Ara sokaklari gezersen bulursun ama pazar gunu oldugu icin baya kalabalik alsancsak.

gez oralarda çıkıyor park yeri, çıkmazsa artık vereceksin otoparka.

1-şair eşref bulvarını fuara doğru dik kesen sokaklarda
2- doktorlar sitesi civarı spor salonu arka sokaklarında
3-alsancak devlet hastanesi civarı

en bulunası yerler. otopark mafyasına dikkat fiş isteyin, inat ederlerse de polisi arayın ;)

Ben arabayla genelde Bornova yönünden gelirken sağa dalıp sahilden bir önceki sokak olan hastane sokağına dalıyorum orada hastanenin tam karşısında bir otopark var otoparkın karşısında yada yan taraflarında genelde boş yerler oluyor.Alsancakta çok az otoparka parketmişimdir.

26 Ağustos kapısının o taraflara doğru bakının, genelde iş yeri olan sokaklarda daha olasıdır boş yer bulmak. 26 ağustor kapısını geçince ilk solda olabilir belki.

Savcılık. Hele ki kız reşit değil ve adam reşitse süper olur.

Diğer seçenek ise malum: Amcası dayısı falan "buluşacak" adamla. Sonrası malum.

Siz savcılığa gidin yarın ilk iş. İyi bir savcıya denk gelirseniz öttürürler adamı. Ayrıca adamı sakın tehdit etmeyin.

savcılığa durumu anlatır kısa bir dilekçe ile şikayet ediliyordu.

edit:yazılmış ya meğerse görmedim. öttürme olayına girerseniz sapık kardeş ile aynı akıbeti yaşamanız iyi olan ihtimal olur. daha kötüsü için: intikam

"niye savcılığa verdin "diye bela olmaz mı sonrasında? arkadaşları vardır filan, n'bileyim bilemedim.
porno sitesine veririm demeyeydi iyi niyetli olabilir diyecektim hoşlanmış, çok ısrarcı davranıyor filan. tehdit etmesi işi başka boyuta taşıdı.
savcılığa vermeden başka bir çözüm olsa iyi olacak, sonrasında sıkıntı olmayacak bir çözüm.

kız 18 ini yeni doldurdu. hat annesinin üzerineymiş, faturalı değilmiş.

Selamlar, avukatım. Bunu sadece böyle durumlarla işim gereği biraz daha fazla karşılaştığımı belirtmek için söylüyorum.

İnsanlar savcılığa gitmekten nedense çok korkuyor ancak inanın bana savcılık "tehdidi" bile değme kabadayıyı süt dökmüş kediye çeviriyor çoğu zaman, bela olması çok çok küçük ihtimal.

Yargı ve kolluk bu gibi durumlarda genel olarak iğrenç bir tavır içerisinde olsa da, lise öğrencisi olması ciddi bir durum, eminim ilgileneceklerdir. Tekrar söylüyorum, tam bir ruh hastası söz konusu olmadığı sürece insanlar aslında bu süreçlerden sandığınızdan daha fazla çekiniyorlar, şikayetinizi geri almanız için yalvar yakar haber göndereceğine emin olabilirsiniz. Bu işlerde şahsi kanaatimce en güvenli ve kesin çözüm savcılık.

Yok ille olmaz derseniz: Babası arasın, kuzeniyim diye bi arkadaşına aratabilir vs. Ancak bu yollar asla savcılıktan güvenli yollar değil.

@boş adam, çok haklısın da bu kızın ailesinin yapısı o çok küçük ihtimali göğüsleyecek yapıda değil ne yazık ki. babası haylaz adamın teki, Allah bi sperm vermiş gerisini koyvermiş, anne desen sıkıntının bini bi para. kız anneyi daha fazla üzmemek için kendi göbeğini kesmeye çalışıyor bu durumu da ondan söylememiş. başı derde girerse anneye söyler mi bilmiyorum. zaten anne ne yapacak ki olan olduktan sonra.

ilk etapta numarayı arayıp annesiymiş gibi konuşsam mı diyorum. "aramaya, tehdit etmeye devam edersen babasına söyleyeceğim, savcılığa veririz.." filan işte. devam ederse ailesine söyleriz savcılığa verirler.
numaranın sahibini bulabiliyor muyuz acaba, ismiyle hitap etsem, " kim olduğunu biliyoruz" gibi.

Cia diye bi program var. Ordan isminin çıkma ihtimali var. Ozelden numarayi yazarsaniz bakabilirim

Kız adamı hiç mi tanımıyor? Adını falan bilmediğini tahmin etmemiştim ben. Bir çok mobil program var numaradan isim saptamak için, aynı zamanda bazı siteler var, sanırım genel olarak olumlu sonuç veriyorlar, onun dışında operatörlerin servisleri var mesaj atıyorsunuz hattın kimin adına kayıtlı olduğunu paylaşıyor sizinle, kişinin ismini buralardan öğrenebilirsiniz.

Arama konusuna gelince, bence kesinlikle en azından yetkili biri intibası verebilecek birilerine aratın, tanıdığınız bir savcı olur, polis olur, avukat olur, bu tarz konuşmaları günlük hayatta sıklıkla yapan, mevzuya hakim olan, soğukkanlı birileri kendisini daha çok korkutacaktır. Siz de konuşabilirsiniz, ancak endişeli bir havadan ziyade, bu gibi olaylarla sıklıkla karşılaşan biri olduğunuz havasını verin, kendisinden en ufak bir çekinceniz olduğuna dair hiçbir ipucu vermeyin.

Bu gibi iğrenç tipler sizin korkunuzla besleniyor bunu unutmayın, insanlardan korkmayın. İş arkadaşlarım ile beraber kadına şiddet, istismar vb. davalarla yakından ilgili olduğumuzdan yeri geliyor haftada üç "tehdit ve benzeri" alıyoruz çeşitli yollardan, en önemli şey soğukkanlı olmak. Siz sindikçe daha fazla üzerinize gelecekler, özellikle kadın meslektaşlarıma gelen telefonlarda bu "endişeyle beslenme" durumunu çok net hissedebiliyorum, iğrenç ataerkil toplumun özeti bu işte.

Genç arkadaşımıza geçmiş olsun, çok kafasına takmasın.

Bence savcılıga ver, muhattap bile olmayın, numarasini yazsin oraya buraya en kotu yeni bi hat alir.

Yok tanımıyor. Numaramı kimden aldın demiş ceavap alamamış tabii. Şimdi bir de numarayı veren tanıdığını belirlemesi gerekecek. Çürük yumurta var belli ki içlerinde.

Karşıdaki kişi "senden hoşlanıyorum tanışalım" deyip hoşlandığı kişiye "porno sitesine veririm bak haa" diyebilen biri. Belli ki serserinin teki. Çok bulaştırmadan, takıntı haline getirmeden çözmek en iyisi olacak. Yanlış bişey yapma endişem vardı, (malum sorumluluk almak demek bu tür işler, ters bişey olursa ailesi haklı olarak bize niye söylemediniz diyecek, o bir yana ben o yükün altından kolay kalkamam) sizlerle konuşunca şimdi daha netim.

Tavsiyelerinize uyacağım, çok teşekkür ederim :)

@boş adam
"Yargı ve kolluk bu gibi durumlarda genel olarak iğrenç bir tavır içerisinde olsa da"
demişsin. niye ki? nasıl davranıyorlar?

@hayat yapılacak şey şu:
1 ) (uyarı, caydırma) önce tek bir mesaj atsın rahatsız etmeye devam edersen savcılığa vericem diye.
2) (iletişim kurmama) aradığında kesinlikle açmasın, mesaj yazmasın. normalde bir süre sonra sıkılıp bırakması lazım aramayı iletişim kuramayınca.
3) (aksiyon) hala devam ederse rahatsız etmeye gidip savclığa şikayet etsin. Savcılıkda suç duyurusunda bulunulunca sallama olmaz. Polisle, savcıyla karşılaşınca adam olur o.

sallamıyorlar çok kolluk kuvvetleri böyle durumlarla. daha evli değilken sevgilime (şimdiki eşim) manyağın teki dadanmıştı, kızı ortaokuldan beri taciz ediyormuş yılda 1-2 kez. bana kalsa gidip öldürecektim (kim olduğu belli adresi falan yok sadece ama kim olduğunu biliyorduk), ailemin ısrarıyla karakola gittim. adamlar bir şey yapamayız savcılığa gideceksiniz keşke kız arkadaşın oraya buraya telefonunu vermeseymiş diyebildi herifler. ben bu muameleyi gördükten sonra adamın ailesine ulaştım, sesi kesildi sonra. abimin adamın iki kolunu kırması da buna neden olmuş olabilir tabi bilmiyorum.

@titiraprap Şimdi yazacaklarımda istisnai bireyleri hariç tutuyorum, çünkü aşağıda bahsedeceklerimin aksine sokakta takım elbisesiyle, çantasını sallaya sallaya "sen nasıl kızcağıza laf atarsın" diye tacizci kovalayan savcı da gördüm, ayda bir taciz mağduru kızı arayıp "artık rahatsız etmiyor değil mi" diye kontrol eden emniyet amiri de.

Bu gibi olaylarda iki kurumun da ilk yaklaşımları olaydaki gibi küçük olaylarda ciddiye almamak, olay büyüdüyse/büyüyebilecek nitelikteyse kadını suçlamaktır. Sorumluluk almak istemezler, ancak asıl sorumluluğu mağdur kadını tacizcisiyle/istismarcısıyla aynı sokaklara tekrar salarak aldıklarının farkında değildirler.

Sözde uzlaşmacı, gerçekte teslimcidirler. Hiçbirinin ağzından aile bütünlüğü lafı eksik olmaz, ama aileye bakış açıları hastalıklıdır. Ailenin karşılıklı iradeyle yürütülmesi gereken bir kurum olduğunu, insanın iç huzurundan önemli olmadığını anlamış değildirler. Onlara göre aile > kadın'dır. Ailenin bekası o ailedeki kadının/çocuğun mutluluğundan önemlidir. Bu sebeplerle, şiddet mağduru kadına hemen evine dönmesini telkin edip, evine döndüğünde öldürülen zavallı kadının duruşmasında mahkemede "ne yapsaydım aileyi mi ayırsaydım?" diye ifade vermekten utanmazlar.

Çok dolmuşum, sözünü ettiğim kurumların tüm şerefli ve haysiyetli üyelerini tenzih ederim. Lütfen siz bir üyesiyseniz ya da ailenizde birisi varsa üzerinize alınmayın.

@boş adam, hukukçu değilim.
ama dediğiniz şeylerin aile içi şiddet / taciz durumlarında olduğunu tahmin ediyorum.
alakasız birisi bir kadını rahatsız ederse, emniyettekiler sallasa bile savcılığa suç duyurusunda bulunulduğunda gerekenin yapılacağını sanıyorum?

İşlem tamam arkadaşlar.

Önce titiraprap'ın dediği gibi mesaj attırdım. İnanmamış, geri mesaj attı. Kendi telefonumdan arayıp söylenmesi gerekenleri söyledim. (biraz estim, yağdım) telefon numarasını kimden aldığını sordum, öğrendim.
sonuç: çocuk özür diledi, numarayı hemen siliyorum bir daha olmayacak dedi. özür dilerken sesi titriyordu.

Bu da burada örnek olarak bulunsun. Umarım olmaz ama belki birilerine de lazım olur.

Tekrar teşekkürler.

@titiraprap Merhaba tekrar, yukarıdaki yazı "iğrenç bir tavır" sözümü açmamı istediğiniz için ilgili kurumların genel tavırları üzerine yazdığım bir yazı. Olaya uygulaması yok.

Hanımefendinin konusunda ben de savcılığa suç duyurusunda bulunulmasını tavsiye ediyorum, ilk cevabımda görebilirsiniz. Yalnız bunu önerirken asıl çıkış noktam bu kurumların "göz korkutma" faktörü. Yoksa gerekenin yapılacağı konusunda gene de kaygılarım var, onu da belirtmiş olayım.

sebebi neydi? ''/

Denemem. Cunku bu oran herkeste tutmaz kullanilan suyun kirec orani cok onemli. Kirecli su ve fazla kullanilan tuz parlakligi etkiliyor.

sirkeymiş limonmuş bunları deneyebilirim- zira yenebilecek şeyler
ama çamaşır yumuşatıcısı denemem, kimyasal içeriğini bilmiyorum, ya su içtiğim bardakla mideme indiriyorsam? her yerimiz kimyasal zaten.
bardaklarım parlamayıversin çok da elzem değil, temiz olsun, pis görünmesin yeterli benim için (parlaklıkla da bi sorunum yok gerçi)

Hayır

Söz bulaşık makinam olduğunda deneyecem.

annem de geçende çamaşır suyu koymak gibi bir sayko killahlık yapmış, onun yerine sirke + karbonat + limon tuzu koyabilirdi halbuki -ya da bunlardan sadece birisini veyahut da ikisini kokteyl yapıp da koyabilirdi :D - bu tip kimyasalları çok dikkatli kullanmak gerek, yakın zamanda bir seminer aldık: nano partikül içerdikleri/içerebilecekleri için çoğu kimyasalı çok az kullanın, diye anlattı semineri veren hoca, çünkü senin yaptığın gibi sindirim sistemi yoluyla ya da annemin kullandığı şekilde -evin içi çamaşır suyu kokusuna gitmiş- solunum yoluyla vücutta birikim yapabiliyor ve hücre zarından içeri girerek gen mutasyonlarına ve sonucunda kansere varasıya kadar pek çok minör ya da majör rahatsızlığıa sebep olabiliyormuş. hadi sirke mirke sorun değil de, normal bulaşık deterjanı bile zararlı olabilir pekala, yumuşatıcıdan geçtim.

Umarim kopukler makineden eve tasmamistir

yumuşatıcıyı çamaşırlarımda bile kullanmıyorum, bulaşıklarımın yanına yanaştırmam.

Toplam 50ml haznesi var ben de 15ml koydum, tabaklar bardaklar vs zaten 100 kusur litre suyla durulanıyor 65 derecede merak etmeyin, yemekten once 1 kez de ben duruluyorum kullanmadn.

Amma evham yaptınız.

100 küsur litre değil o, ortalama olarak 10 litre su kullanıyor bulaşık makineleri.

evham yaptınız demişsin ama, bu memleket düşünmeden yapan adam dolu. sonuçlarını kestiremediimiz deneyleri ulu orta paylaşınca ucu nerelere varır bilemeyiz.

100 küsür litre su kullanan makina çoook eskidir. 20 senelik makina var. o bile 100 litre harcamıyor. örnek verdim diyebilirsin ama 60-70 litre bile zor.

100 kusur degil 10 kusur olacak ya o.

arınmaz ki kendini zehirlersin.

Sigortalarda hafif isinma var
Mahalle de elektrikler var apartmanda da var
Prize takili birsey yok sadece camasir makinesk telefon buzdolabi takiliydi


Sigortadan cizirtilar geliyor simdi kapali gelmiyor

evde kontrol kalemi ve bir parca kablo varsa gecici bir cozum yapilabilir,kenidinize guveniyormusunuz eliniz yatkin mi bu islere.carpilma riski var cunku.

temas noktalarından birisi ark yapmakta. bu işlerden anlamıyorsan bulaşma, akşam akşam 220 volt eşliğinde horon teptirir adama. Yok dalacağım diyorsan;

bir yerlerde iyi sıkılmamış veya gevşemiş bir kablo, veya klasik tip sigorta varsa onun temas noktalarında yanma kömürleşme veya gevşeme (aynı sonuca götürür zaten) vardır. Veya kopmak üzere olan bir kablo da olabilir.

eğer cızırtı şalterin içinden geliyorsa sorun onun içerisindeki kontaktörlerde demektir. evdeki cihazların zarar görmemesi için ana şalteri kapat. cızırdayan şalteri seri şekilde 20 - 30 defa aç kapat. Böylece kontaktörlerin üzerinde biriken yanık kısımlar bir nebze döktürüp geceyi geçirecek konforu (belki) sağlayabilirsin. ancak tertesi gün öyle veya böyle o şalter değişecek. veya evdeki elektrikli eşyalar tek te değişmeye başlayacak.

Imam cagirip evi okutup ufletebilirsiniz. Cin falandir belki, ya da trafoya kedi girmistir.

Ev eskiyse normal bu tip seyler, yalniz prizler topraklidir umarim, yoksa buzdolabi falan bozulabilir, elektrik tesisatindan yangin bile cikabilir.

Kac para masraf olur ya burslarda yatmadi :/

sigorta eski tip mi? eski tipse bu işlerden anlayan konu komşu, esnaf filan vardır çevrede. ev sahibi filan birilerine söyle bakalım.
yeni tipse elektrikçi çağıracaksın mecbur. elektrik bu şakaya gelmez. elektrikçiye söylersin, burslar yatmadı şu gün ödeyebilirim diye. ya da ev sahibine durumunu söylersin, kirayla yatırırım dersin. yangın çıkar bişey olur neme lazım.
öyle kullanma, yardım almak iyi bişe, başkalarına da yardım etme şansı tanımış oluyorsun. yardım etmek de insanları mutlu ediyor.

Elektrikciye yaptirdik
Kacak akim rolesi varmis...

50 tl'ye yeni sigorta 20 tl iscilik aldi
Boyle durumlarda sigortayi kapatmak gerekiyormus

Yanik kokusunun sebebi sigortaymis...

www.hizliresimyukle.com
www.hizliresimyukle.com

tabii ki vazgeçmiyorum, burcunun özelliklerini okuyup strateji belirliyorum.:P mesela aslan erkeği kompliman sever, boğa erkeği midesine düşkündür :P abartıyorum tabi, ama burcu yüzünden hoşlanmaktan vazgeçeceksen hoşlanmamışsındır zaten.

ben balığım, sevgilim aslan, 1. senemizi doldurduk. çok fazla sürtüşme, tartışma oluyor, ama kavgalarımızın sebebi burçla alakalıdır diyemem. o kadar bir ehemmiyeti yok gözümde.

Hayır, merak dahi etmem. Benim için astroloji turnusol görevi görüyor bu tarz konularda. Burcu değil de inanıp takip etmesi tabii.

insanlar birbirlerinin burcunu merak edebilir, sorabilir, üzerine çıkarım yapabilir ama her türlü insan ilişkisini başlatan, sürdüren bambaşka duygular, düşünceler ve yakınlıklardır. bunlar kendiliğinden olur. burçlarla ilgili böyle bir hesaba girmek hem mantıksız hem de namümkündür zaten. çünkü her ne kadar envai çeşit sitede tam tersi söylense de, birbiriyle uyumlu ya da uyumsuz burç diye bir şey yoktur. astroloji bilgisi olan her insan bilir ki, her insanın haritası parmak izi gibi kişiye özeldir, hiç kimse burcundan ibaret değil, hatta burcu hiçbir şey. insanların ilişki kurmasında, yakınlaşmasında, kafalarının uymasında etkili olan binbir tane etken vardır, bunu elbette haritayı inceleyerek anlayabilir, olası bir uyum ya da uyumsuzluktan bahsedebiliriz, ama kişilerin güneş burcundan çok daha fazlasını inceleyerek. o yüzden kimse sadece burcunu bildiği biri için uyum hesabına giremez, girmemeli, girerse yanlış önermeler sahibi olur.

Burçlara inanan maldır.

etmem.
adamin burcunu ogrenene kadar zaten is isten gecmis oluyor laskjdl

eksisozluk.com

çok inanmıyorum ama bakarım :) eşimle burcumuz hiç uymuyo ama devam edioruz :)

Aptal bir kız olduğum için, evet

Zevk için bakarım ama hiçbir şeyi değiştirmez. Ayrıldıktan sonra da genelde bi daha inceler ayrıldığıma mutlu olacağım detayları kullanırım.

Ben burç uyumuna dikkat edip etmediğine dikkat ediyorum. Dikkat ediyorsa eğer "Gerizekalı bu" deyip uzaklaşıyorum.

etmiyorum da, o hoşlandığım insanın burcunu bilebilme gibi bir süpergücüm var. ya da burcumun tahmin edilmesi gibi. birileri benim burcumu tahmin ettiğinde ya da ben onlarınkini bildiğimde garip bir ferahlık çöküyor içime. ilişki ondan sonra daha ilginç bir hal alıyor. ama bu bahsettiğim şey majör değişiklikler değil tabi ki.

burçlara inanıyorum. onlar da bana inanıyor.

Hiç bakmıyorum. Astrolojiye inanmıyorum.

bakmadan evlendim. şimdiki aklım olsaydı bakarmıydım bilmiyorum, baksam da sonuç değişmezdi sanırım.
yine evlenir yine "biz birbirimize pek de uymuyormuşuz aslında" derdim. hele bu sıralar çok kızgınım, "yay burcu görmek dahi istemiyorum" dememek için gayret sarfediyorum zira canımdan çok sevdiğim çocuklarımdan biri de yay burcu.

burçlar konusunda olumlu/olumsuz bir kararı olmayan yengeç yorumu:

astoloji tuhaf bişey. gezegenin aslında olduğu yer ile bizim onu gördüğümüz yer farkını astroloji nasıl çözmüş, çözmüş mü bilmiyorum. bildiğim, emin olduğum şey ayın üzerimizdeki etkileri. ayın etkileri varsa diğer gezegenlerin de etkileri olması olası. etkiler ana rahmine düştüğümüzde niye başlamıyor da nefes almaya başladığımızda başlıyor bilmiyorum, anlamlandıramıyorum.
bana göre astroloji doğru söylüyorsa bile sadece astrolojinin dediğine bakarak karar vermek başka etmenleri göz ardı etmek demek.

dikkat etmiyorum ama akrep diye bir şey var.

Hayır etmem.

Burcuna göre seçme lüksüm olsa dikkat ederdim.

Hayır, endokrinolojik bir problemim yok çok şükür ki.

macte böyle bir virüs olmadığı, rasgele bir javascript scam'i olabileceği söyleniyor.

discussions.apple.com

Şu iğrenç mackeeper mı söylüyor bunu?

Evet, mackeeper sitesinden mesaj geldi, tapsnake var çok tehlikeli falan diye. indirme gerekiyor diyordu ne olduğuna bakmadan indirdim ben de, tam kuracaktım, sözlüğe bi bakayım dedim. arkadaşlar "aman haa" demişler, kurulum yapmadan dosyayı çöpe attım.

mac'ı hiç bilmiyorum. ne yapayım şimdi bu durumda, anneye anlatır gibi anlatabilirseniz çok sevinirim.

chroome kullanıyorum.

Sen MacKeeper ve benzeri zirzavalari kurma. Acilan popuplarida kapat keyfine bak.

kitap değil ama birisi var tanıştım bilimsel konuşmalarıya ufkum katlandıda katlandı.
bunun dışında bilimsel kitap okumadım ama amerikanın gizli tarihi baya o dönem hakkında bilgi sahibi olmamı sağladı.

guyton fizyoloji
richard dawkins-gen bencildir
oliver sacks-karısını şapka sanan adam

Oliver Sacks - Mars'ta bir Antropolog ve Sesleri Görmek

almancasini okudum türkcesi heralde söyle bir sey olmasi lazim

joseph murphy - bilincaltinizin kuvveti, gibi

joseph murphy nin kitabını ben de tavsiye ederim. "bilinçaltının gücü"
yaratıcı dehanın sırları da iyidir.

Louann brizendine - Kadin beyni
Marcus chown - Biraz kuantumdan zarar gelmez
Louann brizendine - Erkek beyni
Richard restak - akil
Jeff Hawkins - Zeka: beyin nasil calisir nasil dusunur
(yazari unuttum, bir alman bilim insani) - Beyin ve algilama
(yazari unuttum, bir alman bilim insani) - Yapay zeka

Bir de bilimsel degil ama:
John stossel - Hurafeler, yalanlar ve akil almaz aptalliklar. (Bir romandan cok daha keyifliylidi bunu okumak benim icin.)

Bilincaltinin gucu bilimsel bir kitap olmayabilir de.

Su sira bir tane okuyorum, bittikten sonra karar verecegim ufku acip acmadigina.

Edit: Ben de harika bilimsel konusmalari olan biriyle tanistim ama fazla konusma firsatim olmadi:)

Ilk 3'e top 3 listemi yazdim. Ama birkac tane daha var, hatirlayamadim simdi.

carl sagan & ann druyan - atalarımızın gölgesinde (insanın doğa içerisindeki yeri üzerine)

99f - beigbeder
minima moralia - adorno
bir dinozorun anıları- mina urgan

laga luga yapmayın bu işin babası zorba , kazancakis'tir, ne asosyalleri piç yapmıştır bu kitaptır carpe diemin hasıdır

1. guyton fizyoloji +1

hatta guyton benim kutsal kitabım diyebilirim. başka da yok

Carl Sagan - Karanlik bir dunyada bilmin mum isigi
Richard Dawkins - Gen bencildir

Ulan ne güzel duyuruymus bu.
(bu cevap yakında moderatör tarafından silinir kesin ama yine de yazmak istedim)

Favorilere ekledim, bu duyuruyu sakın silme. :)

Ben de gündüz vassaf - cehenneme övgü diyeyim.

ilginç hala bi tutunamayanlar gelmemiş

Giorgio Agamben - Homo Sacer
Timothy Mitchell - Rule of Experts
Richard Dawkins - Kör Saatçi

Takibe aldim, silmeyin lütfen.

serol teber - davranışlarımızın kökeni
bahriye üçok - atatürk'ün izinde bir arpa boyu
david riches - antropolojik açıdan şiddet

physics - ohanian

lectures on quantum mechanics - dirac

ismet özel - kalın türk
ismet özel - surat asmak hakkımız
roman da olsa; elias caneti - körleşme

engin geçtan - insan olmak
gündüz vassaf - cehenneme övgü, cennetin dibi
orhan hançerlioğlu - düşünce tarihi

İçsel Zaman Bilincinin Fenomenolojisi Üzerine + Edmund Husserl


+ favorilere ekledım lütfen silme

İnsanlığın mahrem tarihi, kurtlarlarla Koşan kadınlar, kitle ve iktidar, yaşama uğraşı, şeytanın fısıldadıkları, insanın taşrası,

Ahmet Şerif İzgören - Avucunuzdaki Kelebek

Irvin yalom - When nietzsche wept

kendin yapmak istersen çok fazla seçeneğin var.
plastik şişeler, kaşıklar vb kullanıp avize yapıyorlar.
mesela ip avizeler çok basit üstelik ev eşyalarının rengine uydurılabiliyor. güzel bence.
yapımı: balonun üzerine yapışkan sürülmüş ip dolanıyor, sonra balon patlatılıyor. al sana avize.

emin olmamakla beraber,
liposkleroze paternden dolayı usg istenmiş sanırım. her tetkikte her doku iyi gözükmüyor. ultrason, uygulayan kişiye çok bağımlı bir tetkik. gözden kaçabilen şeyler olur. bir de kanser konusunda mamografi daha üstün diye biliyorum. mamografide bir sorun işaret edildiğinde bir de ultrason isteniyor üstüne.

bir de mamografi radyasyonunu abartmamak lazım.

teşekkür ederim la noix, evet abartmamak lazım da, tümden kontrol oluyorum, mr da çekildi batın için. nebileyim işte :)

edit: ben de aynı şeyi düşünüp serzenişimi siliyordum, o arada sen de cevap yazıyormuşsun :)

40-50 yaşından gençsen mammografinin pek bir değeri kalmıyor. usg çok daha sensitif değerlendirme yapıyor özellikle 40 a kadar. kanser belirtisi öncülü bir şey yok. ama ultrason da yaptırmalısın mutlaka. bence usg siz mammografinin bir değeri yok çünkü. sende kötü bir şey olduğundan değil. bana göre öyle..

53 yaşındaki üniversite mezunu ev hanımı annelerin hepsi aynı kitapları okumuyor ki...
aynı vasıflardayım, doğal olarak arkadaşlarım da aynı yaş grubu , emekli, ev hanımı vs, hepimiz farklı tür kitaplar okuyoruz.
annenin ilgilendiği konular, okuduğu kitap türleri bellidir, bir - iki örnek verirsen daha iyi olur.

dili pek agir olamayan, akici ve surukleyici, konusu ve karakterleri tanidik olanlardan cok hizlica ve kisaca bir secki:

kucuk kara balik, behrengi
kuyucakli yusuf, sabahattin ali
canistan, yusuf atilgan
puslu kitalar atlasi, anar
murtaza, orhan kemal
calikusu, resat nuri
can pazari, huseyin rahmi
zubuk, aziz nesin
veba, albert camus
olmeye yatmak, adalet agaoglu

@hayat aklini konusacak bir filozof uret,

Aslinda daha cok existantialism uzerine okumayi severdi eskiden. Simdi yine benzer kitaplar ilgisini ceker diye dusunuyorum da ne alacagimi bilemedim.

o zaman;
www.google.com.tr ilgisini çekebilir.

menemen ya (melemen de der bazıları). en kolayı öyle. ya da evde blender varsa yumurta aklarını ayırıp peynir ve domates ile karıştırabilirsin, bunu bir dikişte içersin. tadı güzel oluyor.

Ben de yiyemiyorum kokusundan ve görüntüsünden tiksiniyorum. Bir tek iyice çırpıp içinde maydonoz olmak şartıyla bol malzemeyle omlet yapınca yumurta yediğimi bile fark etmiyorum. Hatta baharat da koyuyorum kokmasın diye hamilelikte dokunuyor mu bilmiyorum tabii. Sevmemenizin sebebi kokusuyla bende işe yaradı.

krep olabilir?

bende yumurta yemem lazım diye kendini şartlandırma, tadını sevmiyorsan yemezsin. ben de yıllardır yemiorum hatta yumurta olan sofraya oturmayı bile sevmem kokusu rahatsız ediyor.

belki mücüvel yapabilirsin, kabaklı, havuçlu, patatesli gibi değişik kombinasyonlar kullanırsın pek yumurta kokusu olmuyor. birde içine dereotu koy yumurta kokusunu hiç duymazsın.

sabahları ekmek yerine yumurtalı kek, boaça türü şeyler yiyebilirsin. arkadaşlar bir çok öneride bulunmuş. krep (mantarlı ıspanaklı vb) olabilr. yumurtalı ekmek olabilir. yoğurt ve yumurtayla yapılan bir pişi var, keçi ayağı veya aslan ayağı deniyor. o olabilir.
gün içinde yediğin yemekleri yumurtalı yapabilirsin. terbiyeli çorba gibi. yumurtalı kabak/patates olabilir.

Internetten omlet tariflerine bak. Sebze seviyorsan cok guzel alternatifler var ama bana kalirsa cig yeme.

muadilini bilemiyorum ama marketten alınan yumurtaların besin değerinin çok düşük olduğu ve yemden geçen katkı maddelerinin falan alıp başını gittiğini yakın zamanda okudum.
denetim yapan bir iki kişiden de "ne tavuk yerim ne yumurta" şeklinde itiraf duyduğum için de açıkçası ciddiye alıyorum. öncelik güvenilir doğal üretim yapan yumurtacı/marka aramak olabilir.
sonra da diğer duyurucuların yöntemlerini deneyebilirsiniz, hatta belki doğal yumurta iştah açabilir.

yumurta yemeniz şart değil. yumurtada yülsek oranda demir ve protein olduğu için tavsiye ediliyor. yumurtadan alamadıklarınızın alternatifleri var. yeryuzuneozgurluk.wordpress.com beslenmemi buradaki bilgilerle destekliyorum ve hiçbir mineral ya da vitamin eksikliği yaşamıyorum.

kek, krep, poğaça,...

Eşi çalışıyor mu ? Çalışıyorsa muhtemelen ondan faydalanıyordur

eğer 30 yaşındaysa zaten gss olmaz. eğer kadınlar 90dan önce doğmuşlarsa evlenene kadar babasından evlendikten sonra da kocasından sigortalı oluyor

e devlette borcun yoksa yoktur. @murtynin dediği gibi eşinin sigortasından faydalanıyosun muhtemelen. olmaz da, eşinden boşanırsın vs baban sigortalı/emekli ise ondan faydalanmaya devam edersin. teknik olarak kadınlara borç çıkmıyor yani.

@sta aslında öyle olmasını planladılar. yani 90dan sonra doğan kadınlarada borç çıkaralım dediler. ama sistem ptarikte işlemedi sanırım.

@ hakbfu yani şu an için e devlette borcu görünmediği için gitmesine gerek yok ki. sonradan geçmişe yönelik borç çıkarırlarsa o zaman gider. hani borcu olsaydı bugun gitsin derdim ama borcu görünmüyosa gitse ne yapacak? bence şu kalabalık azalınca en yakın sgk'ya gidip bi danışsın.

çalışmıyor, daha doğrusu o durum biraz karışık. eşi yabancı

Edit:
Çok teşekkür ederim, iyi ki varsınız arkadaşlar:)

homend

homend iyi marka. otomatik bisi istersen arcelik'in 2 makinesi var, daha dogrusu bi makinanin 2 modeli. breville'in var bi de.

bende şundan var. çok güzel.

www.tefal.com.tr

Demliği yana konulanlardan olmasın da... Beş para etmez o tipler, çay çaya benzemiyor, soğutuyor.
mesela şu:
www.tefal.com.tr

Evet, tabi ki. Hafızayla ilgili.

sık rastlanan bir durumdur bu.

(bkz: koku hafızası)

evet. çok sık oluyor.

koku hafızası felaket bişey.
hatırlattı, çok.

abi 4 kişi evet demiş de bir kişi neyi hatırlattığını söylememiş be

çok oldu, hala oluyor.

en belirgin olanı ilkokul 4. sınıftaki kadın öğretmenimizin ağıır pudralı bi kokusu vardı. kendisiyle nahoş anılarımız oldu. bu kokunun adını bilmiyorum ama aradan geçen o kadar senede birkaç kez burnuma çalında ve hiç hoş şeyler hissetmedim.

neyi hatırlattığını sormamışsın ki.

evet oluyor, oldu ama ne nasıl oldu söylemem.

not: @straples videonun malzemelerini buradan toplama kendin bul.

Kesinlikle evet.

Evet, hep olur. Bu herkese olur. Cok normal bir sey.

Ornek de vereyim: En basitinden bazi tras kolonyalari mazot kokusu askerligi hatirlatiyor. Nivea'nin fresh-active deodorant kokusu Kapadokya'yi hatirlatiyor, cunku oraya gittigimde bunu kullanmistim ilk kez. Ornek cok. Dedigim gibi, herkeste olan bir sey bu. Hatta en guclu hatirlaticilardan biridir.

@kuzey li

Hep benim üzerime oynuyon hacı :)

Bi örnek daha geldi aklıma. Sene 2011-2012 civarıydı. Aventus yeni çıkmış. Parfüme de meraklıyım, bu kokunun da çok methini duydum. Kalabalık bir arkadaş toplantısında, bizim kızlardan birinin yeni erkek arkadaşı bir eleman bu kokuyui yurtdışından biryerden almış. Gıcık gıcık konuştu. Ondan beri o koku o gıcık tipi hatırlatmaya başladı.
Koku çok klas, çok seviyorum hatta hastasıyım ama bu pis herifi hatırlattığı için kullanmıyorum.

bi deterjanin kokusu anaokulunu hatırlatıyor bana. markasını da bulup eve almıştım da unuttum sonra.

bir de lise 1de özel kimya dersi aldığım bir hocam vardı. inanılmaz bir uyumumuz vardı, o bir saat kahkahalarla, espirilerle akip gidiyordu. büyük olsam ve o da nisanli olmasa muhtemelen nikahı basardım. neyse işte onun parfümü geçen burnuma geldi bir an şok oldum. sağıma soluma baktım acaba o mu diye ama i ih. hayır parfümün adını bilsem gam yemeyecegim, alicam bi şişe koyucam odamin bi köşesine.

çok sık özellikle cenazelerdeki kokular. mesela bir koku duyayım onun kimin cenazesindeki aldığım koku olduğunu bilirim. aslında çok sık değil bu biri babamın diğeri de anneannemin cenazelerindeki kokular asla unutmam.

domates salçası kokusu=çocukluk.

kina rahmet ananemi/n kinali ellerini hatirlatir bana hep.

çok oluyor. jöle. ergenliğin ilk yılları. ilk ve son aşk.

gül kokulu beyaz hacı şakir sabun --> gasilhane

evet, bir keresinde okul kantininde eski sevgilimin parfümünün kokusunu almıştım. ayrılalı 1 yıl olmuştu. 5 dakika geçmişe gitmiştim.

Eski sevgilimin parfumu. Hissettigim anda direkt kafam gidiyor.

Çokkk fenaa...

*eskilerin güneş yağı - çocukluk, anne babayla sarıyer altınkum plajı yaş 3 suya batırılıp çıkarılıyorum, gökkuşağı renkli kırmızı tabanlı köpükten terlik, yeşil beyaz bir mayo, annem gülümsüyor, diğer çocuklar da, diğer anne babalar da, burası cennet olmalı, annemin beni havluya sarışının paha biçilmez duygusu + kuşadası benzer yaşlar, havada süzülen paraşüt, çiçekli bahçeler, küçükoğlu

*naftalin - babaanne, kapalı sandıklar, hiç açılamayacak hazineler, gizlilik, düzen, mutsuzluk + servise girip montunun etrafı kokuttuğu, antipatik bulduğum için kendimden rahatsız olduğum o uzun boylu iri, yarı, suskun ve soğuk sınıf arkadaşı

* fahrenheit - servise giren benden bir yaş büyük diğer çocuk, kendini cool zanneden hakan ve lanet kavunlu sakızı. bir gün sordum bu koku ne kavun mu diye. sonra öğrendim ne olduğunu. kel alaka bir şeymiş görüldüğü üzere.

* yağmur - ebediyet, özgürlük, arınmak, bütünleşmek, bilumum acayip duygular ve bunların bir araya geldiği, eski, yağmurlu acayip bir ergenlik rüyası + bir dolu özel ve genel hatıra. sayamayacağım.

* 212 - otobüs, olasılıklar, heyecanlanmak, gençlik, gizem. güzel, güneş gibi bir gülümseme ve idiotça karşılığım.

* rutubet - ergenlik, mutsuzluk, karanlık, kapalı kapılar ardında birbirini incitmek, apoptosis gibi bir şey

* eski kitap sayfası - lise kütüphanesi ve kütüphaneden atılmalarımın anıları, by şşşş ve 90 yaşında geriye 180 derece yay çizerek şşlayabilmesi+koliler, taşınmak, nedenini bilmeden terk edilen evler, annem ve babamın ardından sürüklenen ben.

* yazın buğday sapı kokusu - çocukluk, yazlığa doğru arşınlanan yollar, ayçiçekleri, bisiklet, şose, eski ve tarihi bir köy, bisiklet tamircisi, maceralar

* iyot - ergenlikte olmasını beklediğim ve dalgalarının altına girdiğim gel-gitler, dalganın iskeleye vurması ve parçalanması, kadıköy hasır'da lisedeyken içilen çay, yerde her şeyi yansıtan o güzelim 1 kat su tabakası.

* gitanes - gördüğüm bir iki esrarlı rüya, akşam pazarı,...



dolu ya. bitmiyor. bunların kokusunu her duyduğumda hepsi birden aklıma üşüşmüyor ama illa ki bir tanesi üşüşüyor. o bir kapı açıyor bazen ve diğerleri ya da burada yazmadığım başka bir sürü şey çağrışımla geliyor. kimi zaman bir geçişle, kimi zaman sıçramalarla.

kokunun verdiği duygu olmasa bu görüntüler çok eksik kalırmış, onu fark ettim. belki de olmazlarmış.onları beraberinde kazıyan bu kokular belki de.


tl;dr: www.youtube.com

sinestezik olunca alakasız şeyler de anımsatabiliyor, daha doğrusu uyandırabiliyor.

parfümlerden örnek verirsem,
armani black code bana iki tarafı ısırılmış kırmızı bir elmayı
dune ise tenis ve wv passat'ı anımsatıyor. bazen de mavi camlı güneş gözlükleri ve balerin pointelerini..

onun dışında, ne zaman kıymalı makarna pişirsem anneannem aklıma geliyor, çamaşır suyu kokusu alsam annem(kendisi biraz fazla titizdir, sağı solu çamaşır sulamaya bayılır), şekerli sakız kokusu alsam kuzenimi, damla sakızı kokusu alsam ayvalığı, captain black tütününün kokusunu alsam babamı düşünüyorum. kendi kokumu çok merak ediyorum bir de, o yüzden saçımı kolumun içini falan koklayıp duruyorum ama birleşiminin nasıl olduğu hakkında bir öngörüde bulunamıyorum

Sevgiliyi hatırlatır.

Tabi ki oluyor

Mesela en çok şaşırdığımı yazayım;
Küçükken oturduğumuz binada alt komşumuz iett'de çalışıyordu ama aynı zamanda pazarda ayakkabı da satıyordu

Annem babam bir yere gidecekleri zaman bazen bizi o eve bırakırlardı, eğer ev sahibi adam o gün pazardan gelirse siyah dev poşetlerde ayakkabılar getirir ve salona döküp istediğimizi alabileceğimizi söylerdi, biz de almasak bile o ayakkabı yığınından beğendiklerimizi dener, yığını deşerdik.

O ayakkabılar kauçuk, plastik falan kokardı.

20 yıl sonra yapı markette gezerken hortum ve sapı kauçuklu el aletlerinin olduğu reyondaki koku beni o ayakkabı yığınının yanına ışınlamıştı

Çok fazla oluyor.
Bi olayı/durumu/kişiyi o kokuyla ilişkilendiriyorsun, aynı kokuyu duyunca o olayı/durumu/kişiyi haırlıyorsun.

Dugun tarihi geleneklere gore veya bir taraf tarafindan belirlenmez.

Dugun, her iki taraf icinde en uygun zaman ne zamansa o zaman olur. Bunun gelenegi veya belirleyicisi olabilir mi? Mantikli geliyor mu?

Gelin ve damat birlikte belirler, gelecek akrabaların ve çağırılacak dostların bulundukları şehirler göz önünde bulundurularak.

Aileler belirlenen tarihlerde başka akrabaların düğünleri dernekleri varsa, bir hafta önce olsun- sonra olsun tarzı tavsiye ve fikirlerle gelebilirler. Gerekli düzenlemeleri ya gelin damat yapar ya da akrabalar aynı tarihe denk gelen düğünler arasında o piti piti yapar.

Ha, gelin ya da düğün isteyen taraf diyelim, kır düğünü filan istiyor ise, ya da kışın evlenmek/kapalı yerde evlenmek istemiyor ise belli bir ayda ısrar eder, edebilir, olduğu görülmüştür. Hak vermek lazım

Soz hakki genelde dugun mekani isletmecisinin oluyor.

Bugün "nişanı kız tarafı, düğünü erkek tarafı belirler " diye bi şey duydum. Geleneklerimiz tamamen mantığa dayanmıyor bence

tek tarafın söz hakkı değil de mesela şöyle şeyler olur
taraflardan birinin yurtdışında, askerde, doğum yapmak üzere veya evlenecek ikinci bir kardeşi filan vardır onun için uygun bir tarih gözetelim derler (diğer taraf da eşek değilse kabul eder)
maddi veya iş gibi sebeplerle bir şeyler söylenebilir kredi bitsin, tayini çıksın, ev inşaatı bitsin tekrar taşınmasınlar gibi gibi
maddiyat eğer erkek tarafının üstüne yıkılacaksa belirleme hakkı da daha çok erkeğe kalır doğal olarak yok iki taraf da çalışıyorsa iki taraf da eşit katılıyorsa ortak karar verilir.
yani bizde öyle en azından
bir de bizde pek nişanlılık süresini uzatmak istemezler mümkün olan kısa sürede yapılır biter gider.
gayet de gelenekçi bir ailem var.

nişanı kız tarafı yapar düğünü erkek tarafı. ama tarihi belirleme kısmı ortak

masrafı daha çok erkek tarafı yapacağı için oğlan tarafı biz şu tarihlerde olabilir diyoruz, sizin için de uygun mu diye sorar. kız tarafı da tamam bizim için de uygun derse uzaktan gelecek olan varsa gelebilecekleri tarihler konuşulur bir ay belirlenir. aynı ay içinde yakın akraba düğünleri varsa onlar konuşulur, adabınca kıza sorulur uygun mu şu günler diye ( düğünün kızın regl olmadığı gün olması lazım) sonra belediyede uygun olan tarih seçilir.
kız tarafı biz o tarihe hazır olamayız da diyebilir o zaman her ikisi için de uygun olan tarih bulunur.

www.losev.org.tr

türgök (görme engelliler için kitap seslendirme, ders...)
işaret dili öğrenip öğretmek
çydd
onkoloji servislerinde yatan çocuklar vb için "mutlu olalım" gibi projeler yürüten gruplar

TEGV

nesin vakfı.

ben dershaneye gidemeyen öğrencilere halk eğitim kursunda tarih, coğrafya dersi veriyorum.

Jci

Şu sıralar Oy ve ötesinde gönüllü olmak gerek.

ayeti hatırlayamayacağım şu an ancak Kuran'da birbirinizi selamlayın anlamında bir ayet vardı. buradan hareketle Allah'ın selamını veriyor selamun aleyküm diyerek. şahsen türkçe efendi gibi merhaba demek, selam demek de kişiyi selamlamaktır. hayır getirmesi olayı mıdır onu bilemeyeceğim, kuran'ın gereği olarak selamlamaktan ibaret olay... bir temenni esasen, farz mıdır bilemedim.

selam (salâm); güvende olma barışık olma, sağ, sağlam olma
aleyke; arapça terkip, "senin üzerine" demek.

esselâmü aleyküm (aslı böyledir) size selam olsun demek.
"ve aleyküm selâm" da karşılık olarak söylenir, size de selam olsun.

edit: merhaba kelimesi de selamlaşmak için kullanılır. arapçada "rahatlayın, geniş oturun" anlamına geliyor. bu sanıyorum birbirini tanımayan insanların daha tercih ettikleri bir söyleyiş tarzıydı. kelimenin kökeninde benden sana zarar gelmez gibi bir anlam vardı diye hatırlıyorum. yanılıyor da olabilirim.

selamın aleyküm = barış senin üzerine olsun = may peace be upon you.

ayetlerde de, furkan 63 var, cahiller laf atınca selam der ve geçerler...
nahl 32'de melekler de cennete gireceklere selam yabancılar diye cevap veriyor.
zariyat 24-25 var, İbrahim'in konukları ona selam diyor, İbrahim de selam diye cevap veriyor.

günlük kullanımda s.a.'nın çok çeşitli kullanımları var. ağır ortamlara girerken selamın aleyküm diyenler de var, içki masasına otururken selamın aleyküm diyen de var, esnafa selam verirken var... sonsuz yani.

SeLaM aslında iSLaM ile aynı kökten gelir, S-L-M. Barış demektir.

Selam vermesi sünnet, alması farzdır. Sadece buluşurken, karşılaşırken değil, ayrilirken de selam verilip alinir. Sevabı vardır. Birisi içeri girip selam verse bir çok kişi bulunsa ve selamı sadece bir orada bulunan bir çocuk alsa diğerlerinin almasina gerek kalmaz. Aslinda ayrintili bir konu.

ayrıca da selamun aleyküm çoğuldur. yani sadece karşınızdakine değil yanındaki meleklere de selam vermiş oluyorsunuz.

dilimizde selam kelimesinin karsiligi yok galiba, arapcadan almisiz. sadece dini baglamda kullanildigini dusunmek yanlis olur. anlam olarak baris, huzur dilemektir. gayet de guzel bir dilektir aslinda bence. peace desek de olur, namaste desek de olur.

ibranice bir selamdır yahudilerden geçmiştir, aslı şöyledir; şalom alehem

bakın bu dramdır

"qavqaw'in manitasi"

Gelecekteki sevgiliye hesap/sözlük hesabı.

ben şeyaptım, @ciddi bi sey konusuyoruz surda yaptim. güzel oldu. oynuyo simdi kendi kendine.

sözlükten birini bul

Hakkında hayırlısı olsun kardeşim, gözlerim doldu başlığı okurken.

waqvaq olabilir gibi (:

son zamanlarda gördüğüm en duygusal duyuru.

teşekkürler kardeş. hayata umutla bakmamı sağladın.

teşekkürler.

waqvaq değil de wapvap daha güzel olur. Tam simetriği. Hani tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş gibi.

ne var bunda valla anlamadım. :) duygusal mı yoksa tasak mı geçiyonuz :D

"wapvap"
"waqvaq"
"qavqav ı tamamlayan"
"bir qavqaw bir ben bir de bebek"

-Prematüre nick -

(bkz: yazma sevgilim var yazma)

Gelecekteki sevgili

müzik yok.

güzel kız yok.

çok uzun.

bi animasyon bişey yok.

mümkün değil. kim niye izlesin aynı ses tonuyla 7 dakika boyunca konuşan esmer dişlek bir abiyi? geçmiş olsun.

buffering var sanki. arada bir duraksayıp devam ediyorsun. o sıkıntı olmuş. onun dışında hata göremedim.

fon müzüğü yok hacı, fon müzüğü önemli... ver müzüğü.

daha kısa olması gerekli bence,
bir de video çok durağan,
biraz aksiyon olsa güzel olur mesela www.youtube.com daha akıcı olması uzun da olsa izlenebilir oluyor o zaman.

hep aynı şeye bakmak insanı sıkıyor

ben beğendim, konu güzelmiş. bazı yerlerde biraz takılıyordun sanki, bi de susuz gibi hissettim seni, yanına su koyup yayın esnasında da içebilirsin aslında ne olacak :D

eline sağlık, hadi kolay gelsin.

*kamera çok aşağıda kalmış, daha göz hizasına ya da biraz daha yukarı al.
*konuşan adam gülümsesin. ve daha enerjik olsun.
*daha ilgi çekici konular bul ya da bu konuları daha ilgi çekici kıl. arada pop up gibi biraz eğlenceli puntolarla baloncuklar çıkabilir mesela.
*çok didaktik kalmış.
*Müzik, müzik, müzik.
*konuşan adam aralarda duraksıyor, neden öyle?

*Son olarak; "DEĞİL" değil "DİİİL"!!!!! Ayhh en gıcık olduğum şey! Türkçe'de sözcükler yazıldığı gibi okunmaz. Değil demeyin. diil deyin. "... değer katacağı" değil; "değer katıcaaa"

Aynı şey "kağıt" için de geçerli.

konu güzel ama beşinci dakikada esnemeye başladım. çok monoton bir ses, sıkıyor bir süre sonra. olayı biraz daha vurgulu vs anlatıp animasyonları biraz artırarak desteklersen ilginç olabilir

Metin güzel, sıkmıyor, dinlenesi olmuş lakin tonlaman daha çok Gerçek Kesit'in hikaye anlatıcıları gibi olmuş. Daha canlı, aktif, akıcı olmasını tavsiye ederim.

Ha bir de müzik ve daha çok animasyon şart.

konu güzel, sonuna kadar izlememi sağladı. en sondaki rahatlığında olmalı baştan sona. rahat ve eğlenceli anlatım yapan videoları izleyip onlardan bir şeyler kapmalısın.

dudak kenarındaki tükürük birikintisi çirkin bir görüntü oluşturuyor, dikkat etmen lazım,

azcık makyaj + daha iyi ışıklandırma şart
kamera biraz daha yukarıda olmalı,
vücut dilini kullan, sevimli ol, elin ayağın hareket etsin azcık
mekanik robotik değil biraz enerjik konuşmalısın, sanki 40 yıllık arkadaşınla geyik çeviriyormuş gibi ol

arka fon muzigi ve biraz daha gorsel kullabilirsen (videonun koselerinde de gozukebilir) daha ilgi cekebilir.

Başka yok mu görüş belirtmek isteyen? Su ana kadar aldigim elestiriler cok yapıcı ve egiticiydi. Teşekkürler.

Fon müziğini söylememe gerek yok sanırım. Daha fazla görsel öğe ve animasyon gerek. Video başlarken seni görelim sonra hep eğlenceli görseller olsun. Bi yerden okuyor gibisin, normal konuşma sohbet havasından çok uzaksın, bu şekilde hep sen çıkacaksan ekranda, konulara önceden çalışıp samimi bi havada ee öö diyerek de anlatabilirsin.

daha fazla görsel içerikle daha ritmik bir kurgu yapmak lazım sanki. beni sıktı açıkçası.
bir de kamera alt açı kalmış, rahatsız edici.

Nik straples olunca ben kız bekledim:( ama kızın açacağı sayfada giysi yemek ve makyaj malzemesinden başka bi bok olmaz

Üstteki eleştirilere katılıyorum. Aralarda espriler yapabilirsin

1. o kadar duyuru açtın muz yiyeyim ama çilek tadı gelsin diye aradın durdun sonunda zeplinde karar kılmışın, bu ne şimdi diyeceğim bir isim olmuş.(resmi beleşe getirme çabana da uyuz olmuştum eklemeden geçemeyeceğim umarım almışsındır)

2. çok yakında çekmişsin biraz rahatsız edici olmuş.

3. çok duraksayarak ve yavaş konuşuyorsun, işe gizem katmaya çalışır gibi.

4. müzik yok +1

5. konu çok klise geldi, belki bir süre sonde değişmiştir ama 3 dakika sabrettim ve herde duyduğum bildiğim sıkıcı bir konuşmaydı. kendine ilgiyi çekmek için çok kısa süren var, sırf sözlükçüsün diye 3 dakika dinledim yoksa daha telefon istatistiğini duyunca klişe bu der kapardım.

edit: içim rahat etmedi devam ettim, malesef bizimle değilsin. her söylediğinden sonra eee diyesin geldi.

edit2: izlerken bunlar hep bilindik şeyler diye içimden geçmişti(daha önce dafalarca duyduğum ama nerden izlediğimi duyduğumu hatırlamadığım bilgicikler), zaten uzun uzun belgeseli de varmış, thanx goodz.

www.youtube.com

Belgeseli izleyip arkadaşına anlatır gibi konuşmuşsun. Aslında öyle bile değil, arkadaşına anlatsan daha samimi ve izlenebilir olurdu.

Özgünlük yüzde sıfır. Belgeseli izledim ampul muhabbet, yazıcı muhabbeti, apple muhabbeti tamamen belgeselden. Biraz araştırma yapıp orijinal olacaksın. Diğerlerini yukarıda yazmışlar zaten.

Beğendim ben.

Bazen duraksamalar oluyor, o zamanla düzelir.

Animasyon videolar eklenebilir, ilgiyi canlı tutmak için basit ve ritmik bir müzik eklenebilir. Sondaki müziği sevmedim, o kadar sessizlikten sonra ağır geldi birden.

Bir de belki çılgınlık olur ama ne bileyim böyle kahve içerken, sokakta yürürken filan birden kameraya dönüp bu bilgileri aynı ciddiyetle anlatmaya başlasan bence çok güzel olabilir.

Mesela bu videoya cep telefonu konusundan giriş yaptığın için cep telefonunla konuşur gibi bir giriş yapıp, birden "kapatmam lazım" deyip, kameraya dönüp aynı ciddiyetle bunları anlatabilirsin. Absürt ve eğlenceli olur bence.

Başarılar.

Not: %8'deyim.

@goodz

Tüm eleştirilere tamam, seninkine değil.

Çok büyük bir araştırma yapmış gibi hangi dilde olduğu belli olmayan ve ingilizce altyazılı bir belgesel linki verip aynı şeyleri anlatmışsın demişsin.

Dostum, kasıtlı eskitme konusunda yapılmış ilk Türkçe video benim yaptığım kıçı kırık video. Hiçbir şey üretmeden karşındakine saldırmak kolay tabii. Aynı şeylermiş. Ampul ve yazıcı örneği falan aynıymış. Abi zaten kasıtlı eskitmenin anlatılabileceği en temel iki obje ampul ve yazıcı. Ne yapmamı bekliyorsun? Gidip Apple'ın fabrikasına sızmamı ve adamların ellerinde gizli kasıtlı eskitme belgelerini ele geçirip talk dirty to me eşliğinde gülerek okumamı mı?

Yapma böyle. Yapıcı ol.
Bak adam yukarda ben dişlek esmer bi abiyi görmek istemiyorum dedi eyvallah. Ama sen kalkıp saatlerce emek verilerek hazırlanmış bir videoya "aynısı yaaae" diye saçma bir eleştiri yaparsan böyle uzun bir cevap yazmak zorunda kalırım.

Konuyu ilgi çekici bulmakla birlikte biraz daha kısa süreli olsa daha çok insana ulaşır diye düşünüyorum. Umarım başarılı olursunuz.

herkeşin dediğine katılıyorum, çok sıkıcı. az atraksiyon olsun kız olsun müzük olsun.

rtük ceza vermiş de ceza olarak belgesel yayınlıyormuşsun gibi.

yahu adamın anlattığı konu 'five things you need to know about utterly stupid bullshit' konulu bi şey mi de kız olsun müzik olsun eğlenceli popup olsun.

iyice kafası gitti insanların bi şeye 3 saniyeden fazla odaklanamıyolar eğer işin içinde zevk faktörü yoksa candy crush müptezelleri sizi.

ses tonu gayet iyi bence, arka planda sırıtmayan bi ses, böyle bi konuya da eğlenceli mtv klibi çekilmez yani sonuçta, ben bi sıkıntı göremedim zamanla daha da geliştireceksin dostum muhtemelen o yüzden seni kendi haline bırakmak en güzeli, çizgini bozma.

sadece biraz daha ilgi çekici materyal ekleyebilirsin videoya ki izlensin, ben arka planda dinledim bi noktadan sonra.

harika eleştiriler alıyorum.
gerçekten youtube konusunda kafamda oluşturduğum birçok şeyi silip yeniden yazdım.
hepinize çok teşekkürler.

başka yorumlar duymayı da hala istiyorum.

@straples iyi de abone yapmışın he :) dün sabah hatırlıyorumda 4 falandı.

@braveheart xakah

1700 kişi izlemiş, bi 60 kişi bende ışık görmüş demek ki sağolsunlar :)

Bana göre iyileştirilmesi gereken yönler:
1. Kamera açısı beni rahatsız etti. Bir kafa boyu yukarıdan konuşuyormuşsun gibi. Seninle aynı hizada olduğumuzu hissetmedim.
2. Arka fon çok boş/ sade/ renksiz.
3. Örnekleri kafanın iki yanından vermesen.. "patatesle soğanın arasındaki farkı" diyorsun ve arada senin kafan var;)
4. Su iç +1
5. Biraz daha kısa olsa iyi olur.
6. Görsel kullandığın zamanlarda çocukların o bilgiyi ilk kez senden duyuyor olabileceklerini düşünerek kullanırsan iyi olur. mesela para görseli yerine eğlenceli puntolarla filan 10.000 yazılabilir.

Böyle devam et dediklerim:
1. Eleştiri istemeni çok sevdim. Böyle devam et.
2. Yaşamdan örnekler güzel. (teknik açıklamaları sona ya da ortaya filan mı alsan acaba?)

Başarılar.

cerrahpaşada 60 liraydı.

30 tl (illere göre fark olmuyordur sanırım ama burası türkiye her şey olabilir, izmir'de 30 tl)
@sutlu nescafe, cerrahpaşa devlet hastanesi değil, üni hastanesi. üniversitelerin kendi döner sermayeleri oluyor.

Soru yok ama şöyle diyeyim türkler anadoluya malazgirt zaferiyle ve müslümanliklariyla girdi. Temel öyle atıldı. Bu zamandaki yansimasi da bu oluyor. Yani meyva,yaprak hiç bir şekilde benzemese de köke tabidir. Mesele bundan ibaret.
Vatan için hayirli olan ne ise o olsun.

Harika baslik! Hemen ornek vereyim.

Emekli Enistem - Anadolu comari: Turkiye ve Amerika su anda dunyanin en gelismis iki ulkesi. Bu yuzden Amerika Turkiye'nin gelismesini engellemeye calisiyor.

Ayakkabi kutularindaki paralar da "Bak Amerika! Bizim ayakkabi kutumuzda bile para var!" demek icinmis. Aynen bu ornegi verdi abartmiyorum.

Is Adami Kuzenim: 90'larda her alti ayfa bir ekonomik kriz cikardi, islerimiz hic yolunda gitmezdi.

Emekli Halam: Ekonomi iyi gidiyor, yasim 60 oldu sacimi da boyatiyorum denize de mayomla girebiliyorum. Kimsenin yasami degismedi.

Bu arada hepsi de disaridan modern gorunen kisiler. Enistem, 24 saat sarhostur ama AKP'ye laf soyletmez. Korkmasam videosunu cekip youtube'a yukleyecem. Kuzenim her yil Isvicre'ye kayaga gider. Halam 60'i doldurmasina ragmen hic cekinmez mayosunu giyer denize girer. Etiler'de yasiyorlar.

Ama AKP'liler ve onlara laf anlatamiyorum!

Olayin ozu maddi manevi cikar iliskisi.

bu arada türkler anadoluya müslümanlıklarıyla girmediler, şaman nüfus çok yüksektir islami anlayışı kısmen kabul edenler pratikte değişikliğe gitmemiştir, yaygın olan islam anlayışı da ahmet yesevi'ninkidir yani bektaşi anlayıştır. malazgirt'e gitmeye gerek yok, osman bey'in adı otman beydir aslında, fatihin hocası ak şemsettin bir şamandır vs, halil inalcık hoca bu konuları kaynaklarıyla çok iyi açıklamıştır.

akp li olmasina gerek yok, kendini muhafazakar olarak tanimlayan her insan sualsiz bagli olur inandigina. bunun nedenini de muhafazakarligin ne oldugu arasitirilirsa anlasilir.

(bkz: muhafazakarlik)

seni farklı kılan ne? gel bi de bana anlat(doktoralı, dünyanın bir kısmını gezmiş, bir kısmında yaşamış birisiyim). hayır çomar da değilim şu da bu da. ama ak partiyi destekliyorum. haklısın, yolsuzluk, kibir, hırsızlık yapan , kayırmcılığın dibine vuran insanlar var. peki bunlar diğer ülkelerde yok mu? veya önceki yönetimlerde olmadı mı? haklısın akp çıkışı itibariyle farklı olmalı. ama sen bana neden bir ciddi alternatif gösteremiyorsun? senin gördüğünü ben neden göremiyorum sence? sende özle bir büyü mü efsun mu var?
akıl yaşın veya biyolojik yaşın ne?
bunları bir kenara bırak da o kadar iyiysen isteyen istediğine inansın. neden bu kadar yüce, farik ve mümeyyiz olup insanları aşağılamayı bir marifet biliyorsun bunu da anlayabilmiş değilim.

"Anadolu çomarı" ifadesini kullanan insanlara karşılık bir birlik hissi içinde olabilirler.
Annem babam oyunu akpye verdi. İlk zamandan beri veriyorlar. hdpyi direkt terörist olarak görüyorlar. Mhpyi maganda olarak görüyorlar. Bu kadar milliyetçilik onlara da fazla geliyor. Bi de bahçeliden hiç hoşlanmıyolar. Chpnin ise pek tabi geçmişi kara onlara göre. Başörtüsü muhabbeti en büyük sıkıntı. Belki yeni chp bunu kısmen aştı ama eskiden tvde gazetelerde sürekli başörtüsünü bu kadar eleştiriyor olmaları, hala daha onlara itici gelmesi için çok rahat bir neden.
Akp geldikten sonra gözle görülen şekilde ülkede değişiklikler oldu. İstanbul daha güzel bir şehir oldu ve 90lardaki o karışıklık gitgide azaldı. Artık kapalı kadınlar çok daha rahatlar. Herkes onlara cahil cühela gözüyle bakmıyor. Artık kendilerine ait giyim trendleri bile normal modayla yarışır hale geldi. Özgüvenleri arttı. Sonuçta hala daha insanlar semra sezer ile emine erdoğanın ya da hayrunisa gülün fotoğraflarını koyup onları bi şekilde zarif olmamakla suçlayıp aşağılıyorlar. Açık olduklarını için kendilerini otomatikmen aydın gören kadınlar var. benim annem de aynı emine erdoğan ya da hayrunisa gül gibi giyiniyor. Böyle düşününce annemin de oy vermesine şaşırmıyorm. Yani akp ile birlikte dindarlık tabu olmaktan çıktı. Akp de sağolsun bunu çok iyi kullandı.
Derinden incelenirse tabiki de herşeyin altından çok farklı şeyler çıkacaktır. Bunları akpyi savunmak ya da diğer partileri kötülemek için yazmadım. Son pride ı düşünürsek bu kadar islamlaşma bir eşcinsel olarak beni çok tedirgin ediyor. Ya da ortadoğudaki bu durum ve akpnin bu konudaki tavrı aklıma geldikçe içim daralıyor. Ama durum böyle. Benim babam sadece açıp tvde gördüğü, nadiren okuduğu gazetesinde yazılanlarla idare eden bir adam günde 12 saat çalışma sonrası kalan kısıtlı zamanında. Arkadaşları da hep kendi kafasında ve tartışma ortamlarında hep akp galip çıkıyor, yani birbirlerini gaza getiriyorlar biraz da.

@fempusay soylediklerinde dogruluk payi var bu nedenle sormak istiyorum. CHP'nin son yillardaki degisimini gordun mu? Sosyal demokrat bir hava goruyorum onlarda. Ekononik gelirin esit dagilimi gibi konulari one suruyorlar. Parti yonetimindeki bircok dinazor da yonetimden uzaklastirildi. Hicbir mitinginde laiklik, Ataturkculuk gibi bir ideolojiden soz etmediler. Artik bu secimlerde CHP'ye bir miktar destek olmak yararli olmaz mi? Bence dogru isler yapan partiyi desteklemeliyiz sence de oyle degil mi? AKP cok saglam isler yapti ama artik basari kalmadi. Simdi ilerleme vaadeden bir parti var, onu desteklemek gerekmez mi?

Ben bunu siyaseti inanç haline getirmeleriyle açıklıyorum. Aynı davranış her partinin tabanında var ama an itibariyle en absürdü akp lilerin yaptığı savunma. Zira en büyük yalanlar, en savunulamaz yolsuzluklar, en büyük kul hakkı yemeler, en feci diplomatik hatalar akp tarafından yapıldı. Ancak eğitimden bağımsız olarak bunu akpliye anlatman mümkün değil. Başka alternatif mi var deyip çıkıyor işin içinden. Çoğunluğu oluşturan sağ seçmenin bu davranışı Bir nevi pozitif geribesleme olduğundan uzun vadede ülkeyi kaosa sürüklüyor. Barış derken kendini kanlı bir savaş içinde buluveriyorsun.

Anlatamazsın hocam, anlamaz. Boşuna uğraşma.

Akp'lilere laf anlatmaya calismayi ben birakali cok oldu, artik hic bulasmiyorum.
Ama hepsinin ortak noktasinin basortulu bacilari olmasina hic sasirmamak lazim. Ben bildim bileli basortusu takanlar hor goruldu, otekilestirildiler. Bunu kimse inkar edemez. Hala da bir kisim horgoruyor. Basortusu takanlarin zihniyeti 3 asagi 5 yukari belli belki ama yine yapilan dogru degil. Onlara bu ulkede cifte sitandardin allahi uygulandi. Artik kafalara nasil yerlestirilmisse bir arkadasimin basi ortulu annesi, bir konusma sirasinda "sunlar sunlar basortululere yasak olmali, basortululer suraya girememeli" dedigine tanik oldum. Gerekirse kendi de cikarirmis. Ama senin gibi cikar dendiginde cikarmak istemeyenler de var. Bu noktaya nasil gelindi bilmiyorum ama bu partinin comar dedigimiz kesimin olumune bagliligini nasil kazandigina sasmamak gerekli.

Bizim ulke boyle gelmis boyle gidiyor. Ben bu ulkede acik goruslu, gercek anlamda acik goruslu kimseye rastlamiyorum etrafta. Acik goruslu, ozgurlukcu olanlar da cakma acik goruslu hepsi. Herkes kendi tararfinda. Bir taraf acik gorusluyum diye kendini pazarlayip ote yandan kadinin basortusunu, haci hoca takiminin biraktigi sakali horgorur, onlari otekilestirir, obur tarafin insani da ozgurluk diye bagirip istedigim gibi basortu takarim, istersem karima kara carsaf giydirim derken diger taraftan "vay efendim kadinlar boyle bir karis etekler giyip sokaga cikmamali" falan diyip dururlar. Al birini vur otekine, bizim ulkede samimiyet yok kimsede. Herkes acik goruslu ama herkes kendi tarafinda acik goruslu.

Insanlar nefret dolu, herkes birilerine nefret kusuyor, icimiz nefret dolmus. Gunde 3 ogun nefretle besleniyor gibiyiz. Ve bu nefret git gide tirmaniyor. Sagcilar yobaz, solcular dinsiz, kurtler pislik, turkler fasist bu liste uzar da gider.

Birileri bu zaaflardan birinden iyi faydalanmayi bilirse boyle tapiliyor iste kendilerine.

''Lidere yakın olanlar, kendilerinin lidere gösterdiği bağlılık, itaat ve saygıyı kendilerinden aşağıda olanlardan aynen beklerler. Buradaki psikoloji ilginçtir. Fertlerin alttakilerden gördüğü saygı ile eriştiği ruhsal tatminin sürekliliği, bir üstüne ve en üstteki lidere itaatine bağlıdır. Kişi, önemli olmanın getirdiği tatminle, gruba ve lidere itaatini daha bir istekle sürdürür. Emrindekilerden tanrı gibi mutlak bir itaat bekleyen ve böylece putlaşan kimselere kul köle olanlar, itaat ve bağlılığı kendilerinden aşağıdaki kişilerden beklerler. İnsanlar; kendilerinden alttakilere efendilik ve tanrılık taslamanın hatırına üsttekilere tanrıya itaat eder gibi kul köle olurlar. Cemaat içi hiyerarşi bu psikolojik temel üzerine kurulur.''

cemaatlerinicyuzu.blogspot.com.tr

ben hiiiiç anlamıyorum bunu anlamlandıramıyorum gerçekten. çok geriye gitmek istemiyorum Gezi Parkı'ndan itibaren bugüne kadar bir ömürlük şey yaşadık AKP ile ilgili. ben başındaki adamın aklının iyi çalıştığını görüyorum adam bir kez olsun kaybetmedi. benim onu takdir ettiğim tek şey bu. yani tabi eğer maşa değilse. her neyse yaptıklarını asla ve asla onaylamadım bu zamana kadar. yollar köprüler yapıyo olabilir, o yollar nedense hep dönemlik, seçim dönemine kadar ite kaka idare edecek şekilde yapıyorlar, gittiğim yolların ne derece boktan olduğunu görünce daha iyi anladım. 2 yılda 1 aynı yolu yenilemek değildir ülkeye bişeyler katmak ya da onlarca ağacı katlederek köprü yapmak trafik azalsın diye. insanlar toplu taşım kullansın onca ağacı katletmek niye? bunun dahasını karadenize yapıyorlardı ya. ben ilkokulda gördüğüm fiziki haritalar ile şimdiki fiziki haritalarda rahat 20 fark bulurum. benim ülkem böyle değildi.
keyiflerine göre internet erişimini kapatmalar, seçim günü kalınan elektriksiz saatler, trafoya kedi girmiş demek olmuyo bu köy trafosu değil yani böyle geçiştiremezsin ülkeyi bilmem kaç saat elektriksiz bırakamazsın, rüşvet var tonlarca para göz önüne çıkarıldı senin benim onun vergilerinden çalınarak, hakimleri savcıları seni korumadı diye içeri atmak mesela, herkesin polislerden nefret etmesi mesela, herhangi bi olay olduğunda kanalların bu olayları yansıtmaması, biz görüp duyuyoruz ama medya orada değil yasaklı, daha düne kadar böyle çok şehit haberi gelmezken, hazirandan bu yana gelen şehit haberlerinin haddi hesabı yok içim paramparça. bu şehitler neden şehit oldu, koltuk sevdası para aşkı. başka açıklaması yok. karşı tarafı kışkırtarak saldırmalarından oldu. evet pkk bir terör madeeem çok iyisin terör bitecek diyosun bitirseydin, daha bölücü başı, çocuk katili apo hainini asamadın, el üstünde tutuyosun, silivriye gönderilenlerin hiçbiri böyle rahatlıkta değilken bırak silivriyi, ülkendeki açlık sınırındakiler bile böyle rahat değiller. ben bi hain in böyle rahat imkanlarda olmasına asla sıcak bakmadım bakamam da zaten.

herşeyi geçtim bu apo ya verilen imkanlardan dolayı insanın bi durup bu adam ne yapmaya çalışıyo ben bunu nasıl desteklerim hala bunun yandaşları mehmetçiğimin kanına giriyo demesi gerekirken körü körüne bağlanmayı anlamıyorum.

ben yönetildiğimi düşünmüyorum.

varsa bunlara rağmen güzel yanları, lütfen beni de aydınlatın.


ekleme: bir de gidip gaaayet rahat aöç de saray yaptırmak falan.. cb konutu yetmemiş gibi. israf gerçekten onun yerine fakire yardım yapabilirdi. ben o sarayı asla benimseyemem. senin ne farkın var önceki cb lerden. altın beşiklerde mi büyüdün.

Bakın buradaki insanlar da aynı şeyi söylüyor ,, 1. başmörtülülere teolerans 2. ekonomik istikrar. fakat şuna değinmek istiyorum, akepe ekonomik istikrar için ne yapmış? allah aşkına deyin ki şunu şunu şunu yaptı . biz de kabul edelim. akepe derviş reformlarına bağlı kalmış programı uygulamıştır başka da hiçbir şey yapmamıştır. derviş programı 2009 da bitti. 4 yıldır akepe hangi ekonomi politikasını uyguluyor == ===-???? akepe liler gelin savunun şu adamları 2 dakka yahu.

90larda ekonomik kriz olurdu = çünkü iktisadi olgunluğa erişememiştik kurumlar bağımsız değildi ve iç düzenlemeleri zayıftı. birden piyasalaşma sürecine girmenin sonuçları bunlar. kriz atlata atlata en son derviş reformlarıyla bu sorun çözüldü. bddk, tcmb, spk bunların temelleri o yıllarda temin edildi. bu da akp döneminin öncesidir.

90larda imam hatiplilier öcü gibiydi=bu da şuan chp liler ateist dinsiz kara propagandasının benzeri. sorun şu ki bir insanın ateist dinsiz olması seni dinsiz yapmaz ama birbaşkasının yobaz olması senin hayat tarzına doğrudan müdahale eder. siz bu farkı anlayamıyorsunuz.

başörtülü bacılarınız üniversiteye girecek diye (girsin amk bana ne ?=??) ülkeyi bataklığa süren bir oluşumu destekliyorsunuz.

Doksanlarda tekrar tekrar tv haberlerinde gösterilen şeyler şunlardı.buna tepki gösteren kesim kemik akpli en az yüzde 20 yi oluşturuyor ve buna vefa olsun diye her seferinde akp ye veriyorlar,yolsuzluklar vs umurlarında değil.

1- şehit olan askerin annesi kapalı olduğu için kendi oğlunun cenaze törenine alınmaması,
2- üniversite kapısında kapalı olduğu için okula alınmayan kızlar
3-uğur dündar tarzı okullarda gizlice namaz kılan çocukların videosu,

en az yüzde 5 lik kısımda sadece karadenizli olduğu için kendilerinden gördüğü için oy veriyor.

şimdiden söyleyeyim laf sokma ya da ezme amaçlı yazmıyorum bunu. adı geçecek diğer taraflar da linç çabasına girmesin ya da girsin boşver.

akp seçmeninin büyük kısmı hayatında bir şey başaramamış ya da başaramayacak olan, maddi durumu asla çok iyi olmamış hatta belki "iyi" bile olamayacak olan, kariyer planı "aç kalmamak" olan kişilerden oluşuyor. böyle oldukları için de bu eksikliklerini "kazananın yanında olmak" ile kapatmak istiyorlar. böylece ona oy vererek, kazanan tarafında olmakla kalmıyorlar bununla birlikte kazanmayı sağlamış hissediyorlar. gerek havuz medyası, gerek algı yönetimi sayesinde "ülke-devlet çok güçlü, ekonomimiz çok iyi ve dış mihraklar bize zarar vermeye çalışıyor" algısı yaratılıyor. seçmen de verdiği oy ile bu "güç"e katkıda bulunuyor. e haliyle elinden bunun alınmasını istemiyor. yani tanımlayıcı özellikler olan kısaca "anadolu çomarı" akp'li olma değil, fanatik akp'li olmaya sebep oluyor. işin içine zeka seviyesi ve çaresizlik girince daha bir sıkı sarılıyorlar çünkü sahip oldukları tek şeye.

benzer durum uefa kupası sonrası galatasaraylılarda da var. uefa kupası sonrası derken en geç 90'larda doğmuş olan, 4 sene üst üste şampiyonluğu ve uefa kupasını bilinçli bir şekilde (isterse 4-5 yaşındayken olsun) görmüş olan galatasaraylılardaki bu fanatiklik ve akp'li benzerliği de yukarıdaki sebepten. galatasaray ve fenerbahçe taraftarlarında (ben de fenerbahçe taraftarıyım), doğuştan değil sonradan taraftar olma sebebi "güçlünün ve kazananın yanında olmak". e haliyle genelde itici kafalarda olma ve özellikle ekşi sözlük'teki gibi çirkin fanatik yorumları okuma sebebi bu. kendini başka hiçbir yerde kanıtlayamama. maalesef galatasaray'ın futbolda fenerbahçe'den daha başarılı olması ve özellikle uefa kupası da bu kafaların çoğunlukla galatasaraylı olmasına sebep oldu. dikkat ettiyseniz o dönem fenerbahçe'nin de "biz süperiz, herkes bize düşman" politikası vardı. o da hem taraf toplayan hem de antipati toplayan bir hareketti. iki takımın da bu kadar fazla itici taraftarları olma sebebi bu.

koyu dindarlık ve/veya koyu milliyetçilik ve bunun dışında diğer bütün fanatizm içeren şeyler hep bu tabanlı. bu söylediklerimin derin analizli yorumu versiyonu vardır kesin. kesin psikolojide bunun bir ismi falan vardır ama bilmiyorum ben. yani konu ideoloji ve zeka korelasyonu ile ilgili değil. yaşam standartları ile ilgili.

Ayrica "ekonomi iyiye gidiyor" diye de iyi kandirdilar insanlari. Adam kalkip diyor ki "yav bir suru dis borc odediler", ben bunu duyunca gulesim geliyor. Insanlari guzel kandiriyorlar, adamlar isini biliyor.
Basortusunu bilmemneyi cozdu diye oy veren insanlar - kendilerince - sadece bunun icin yo vermiyorlar. Onlara gore her sey cok iyi, ekonomi iyiye gidiyor, imf den kurtulduk, yol yaptilar, tr daha yasanilabilir hale geldi falan. O insanlarin gozunde baska bir dunya var, cok profesyonelce kandiriliyor insanlar. Internetini kisitlarlar, derler ki "yav millet de girmesin abuk sabuk sitelere". Bunun gibi ornekler bol, cunku bu insanlar bu adamlarin yanlis bir sey yapacagina inanmiyor. Ve bunlar sadece muhafazakar kesim degil. Muhafazakar olmayip dinsiz de olmayan orta kulvardakilerden de bu adamlar ne yapsa dogru yaptigini dusunup, adamlarin yaptiklarina kendi kafasindan hakli gerecekceler uretip sonra bunlara kendi inanlar dolu. Yolsuzlugu bile kabullenmisler, "kim yapmiyor ki?" diyip geciyorlar.
BUnlarin hepsi basortulu karisi bacisi olanlar da degil aslinda.

Bu insanlar anlayabilecek olsa zaten senin benim bir sey anlatmama gerek olmazdi, neyin ne oldugunu kendileri anlayacakti. Eskiden konusur anlatmaya calisirdim da bunun anlamsiz oldugunu farkedeli cok oldu ben.

Silinen Cevap: @Traveller değerli dostum, CHP'nin ilerleme ihtimaline karşı; bana göre, AKP ilerlemiş durumda. fark da tam burada. sosyal arkaplanım itibariyle bu yapıya kendimi daha yakın (veya CHP/HDP'ye daha uzak) hissetmem bir yana, sırf şurada yazılanların haksızlığı ve sosyal pratikler itibariyle toplumun önemli bir kesiminin yıllar boyu karşılaştığı ötekileştirici tutumlar bile beni AK PArti'ye oy vermeye meyyal yapabilir.
Şimdi şurada yorumcularda diksen doğrulmaz adam var. Kendince sosyo-psikolojik analiz kasıyor. DAm kafa sadece kendi akıllı gerisi okumamış, bidon kafalı vs. Hayır ıkınsam bundan daha entelektüel bir eser ortaya koyarım ya neyse çok sinir bozucu. Buraya yazılan yorumlara bak, insanların neden ayarı bozuluyor anla. Birileri bana politik olarak karşılık gelmeli değil mi? Şimdi şu kafa ile ben nasıl aynı yerde olabilirim? Hiç sınıf tekrarı yapmadan yaklaşık 30 senelik bir eğitim-öğretim hayatım olmuş. ADamın yaşı bu değil, entelektüelliğimi, zekamı vs sorguluyor. Allah'ın amalı, dümdüz bir kıymık haberi yok! Bu seçkinci (elitist) tokla aynı yerde olmaktansa, hepten hep zıt bir kutba yerleşirim daha rasyonel dostum. bilmem meramımı anlatabildim mi? Küfür gibi görünen ifadeler, çarpıcılık eklemek içindir. Değilse, tahkir tezyif kastı taşımaz...

@fempusay yaşıyla olsun bilgisiyle ve eğitimiyle olsun,
dünyayı gezip görmesi hakeza, boş yere sürekli bunları tekrar etmiyor elbette,
@fempusay bunlara rağmen akp cenahının en uçta ne olabildiğinin bir ispatıdır.
o ispat yazdıklarında kullandığı üsluptadır.

nokta.

ek; yıllarca okuyup okuduğunu anlayamayan ve ezik filistinizminin anti tezini elitizim üzerinden yapan nesiller yetiştiren bir eğitim sisteminin varacağı mutlak sonuç bu bağlılık/ bağımlılık ve belirgin bir kalitesizleşmedir.

zeki demirkubuz'un tespiti güzeldi. "Bu kitle güç kerametini başka birilerinde gördüğü gün onun peşine düşecek...Tarih hiç gitmeyecekmiş gibi görünen güç ve iktidarların çöplüğüdür.

@bigbada bir görüş ileri sürmüyorsun dikkat et. benim üslubumu veri alıp tartışmanın esasına ilişkin bir şey demeden "nokta" diyerek, orada işte halde benim (veya benzerlerimin) karşı olduğu tavrı sergiliyorsun!
sizinle konuşulacak bir şey yok sadece teşhis edelim sizdeki bir seçkinci tavırdır. akpli olmak benim için bu seçkinci anlayışa karşı durmaksa, işte ben tam oradayım. yıllarca bu halkın öz çocukları hep aşağılandı, isterse ineğe insanın ama aşağılandı. bunu kabul etmek yerine kendini bir astlık üstlük sisteminin kutsal makamlarında görenler -ki zeki demirkubuz veya genco erkal, bekir çoşkun veya leman sam gibileri bu yapıyı şimdilerde temsil etmekte, esas suçu kendinden aramalı.
hem demokratik bir sistemde serbest yarışma koşulları altında insanlar istedikleri siyasi çizgiye angaje olabilirler. sizin normal yollarla önüne geçemediğiniz bir akımı, akıl almaz bir şekilde bu akıma dahil olanları hemen yukarıda birçok örneğini görebileceğimiz üzere hala aşağılamaya ve nihayet kendinize kutsiyet atfetmeye kalkışmanız, başlı başına bu siyasi çizgide kalakalmak için bir neden bile olabilir. acaba koşup neden aynaya bakmayı düşünmüyorsunuz? zira içinizde ne varsa suretinize yansıyor...

biat kültürünü bildin mi? he işte ondan dolayı.

Gençler, yaşım olayların bu aşamaya nasıl gelindiğini gözlemlemeye yetip artacak kadar var.( bazılarınız biliyor, bilmeyenler için bu soruda belirtmek faydalı olacak.)
Çok ayrıntıya girmeden, gözlemlerimi ana başlıklarla özetlemeye çalışacağım.

1980 darbesinden sonra siyasi oluşumlardan 2 farklı grup ilerledi, yayıldı, kuvvetlendi. Biri apocular dedğimiz grup yani pkk.
Diğeri 1970'lerin 2. yarısından itibaren oluşmaya başlayan din temelli gruplar.
Fakir ailelerin çocukları kur'an kursları, vakıflar, yurtlar vb. tarafından okutuldu, işler verildi. Biliyorsunuz hiç bir dershanede yatılı yoktu, biri hariç. Dershane olayı bu toplamaların su yüzünde kalanıydı, dip epeyce derindi.
Bir taraftan bu çalışmalar sürerken diğer taraftan eşi başörtüsü takma koşullu sermayeler dağıtıldı. ( bize de teklif edildimişti. ekşide anlatmıştım : eksisozluk.com)

toparlarsak, bu gün iş başında olan, kararlar veren, çocuklar yetiştiren büyük bir kesim biat kültürüyle harmanlandı, satın alındı vs.
şimdilerde bir çok sitede, mahallede, köylerde haftada en az bir daha çok iki toplantı yapılıyor. toplantılara gelen hocalardan biriyle tesadüfen tanışmıştım. 18-19 yaşında nişanlı bir genç kızdı. nasıl hoca olduğunu sordum. 3 ay bir yurtta kaldığını ve hoca olduğunu söyledi. 17 aralıktan sonra yine karşılaştık, ne düşündüğünü sordum. "rte bize başörtüsü özgürlüğümüzü verdi" cevabini aldım. onlar o ayakkabı kutularını hiç kafalarına takmadılar, değirmenin suyu olduğunu düşünüyorlar çünkü.
O konuştuğunuz akp liler (esnafından, öğetim görevlisinden tut ev hanımına kadar git) araştırırsanız alattığım süreçlerden geçmiştir.
benim çevremde ilk zamanlarda bu süreçten geçmeyip de akp'yi savunan insanlar da vardı. (ekonomi, alternatifsizlik vb nedenlerle) zaman geçip gerçek yüzünü görmeye başlayınca savunmaktan vazgeçtiler.

Bahriye Üçok, Uğru Mumcu başta olmak üzere aydın kesimin tırpanlanması, yerine biat kültüründen adamların konması, "resmi gazete yalan söylüyor" a varan eğitimim içinin boşaltılması yerine biat kültüründen geçmiş kadrolarla oluşturulan yaygın eğitim (!) ağı (öyle ki; anadolunun her köşesine bucağına yayılma imkanı var çünkü okul olmasa da her köyde, mahallede bir camii var), ve müthiş bir sermaye.
sermaye oldu ama vatanıma faydalı olsun, insanımız daha insanca koşullarda kimseye avuç açmadan yaşayabilsin tutumuna hizmet etmedi. "muhtaç ve mecbur bırakayım ki benim sermayem işe yarasın taraftar toplayabileyim" tutumuna hizmet etti.
kemik kadroların düşünce yapısını en iyi anlatan cümle unakıtan'dan geldi. "biz voltranı oluşturuyoruz"
(şimdi atatürk orman çiftliği önüne dikilen o heykel anlam kazanmıştır sanırım)

sonuç olarak sorunun cevabı:
akp lilerdeki inanılmaz bağlılığn sebebi biat ve paradır.

Açıkçası beni düşündüren, endişelendiren hatta zaman zaman korkutan düşünce yapısı şu:
(bkz: her şey mübah)
Umarım o aşamaya çok girmeden eli kalem tutan, aklı çalışan herkes doğru adımlara el verir, önayak olur.

akp'ye oy verme durumum olmadı ama fempusay +1

@fempusay, "doktoralı, dünyanın bir kısmını gezmiş, bir kısmında yaşamış birisi" olarak senden "senin akıl yaşın ne biyolojik yaşın ne" gibi adhominemvari yaklaşımlar yerine, nedeni şudur gibi açıklama beklerdim.

"kendini bir astlık üstlük sisteminin kutsal makamlarında görenler" demişsin ya, bu tanıma bire bir uyan kişi, lise öğrencilerini bile (ki henüz akılları baliğ bile değil) hayatlarını kararttığını düşünmeden "bana hakaret etti !" diyerek mahkum ettiren kişidir.
Ve, keşke yazıdıklarını hiç bir görüş ve duygu altında olmadan okuyabilsen...

bak misal burada bir kesim insanı çomar diye niteliyor duyuru sahibi, ben kendisine usülüne yaraşır bir iadede bulunup "bu bakış açısıyla daha çok havlarsın" dediğimde birileri gelip onu şikayet edip sildiriyor. insanların gözüne batan benimki oluyor, onunki olmuyor. çok samimi değil mi :=)

bu hazımsızlığı bir kenara bırakıp soruna geçersek,

sen insan yerine koymadıktan sonra, niye seni dinlesinler ki? akplilerde inanılmaz bir bağlılık yok ayrıca, asıl inanılmaz bağlılık sizlerde var. akp gider başka sağ parti gelir, onlar gider o sağ partiye sonuçta belli bir yaşayışları var adamların ona uygun temsil istiyorlar. öte yandan kemalistlere baktığımızda yüzyıldır nato kafa nato mermer. bak bakalım yakın tarihte kaç tane farklı sağ parti var her dönemde farklı parti, karşısında kim var hep chp? ee kimde inanılmaz bağlılık ben anlayamıyorum nasıl bu kadar kör olabiliyor bu adamlar. :{

niye? chp'yi atatürk kurdu, kutsal parti. bunlar hep biat kültürü işte...

~hıyar ifadesini kaldırıyorum, "maksadını aşan ifade" oldu, kusura bakmayın :{

Akp'yi bu kadar güçlü kılan şey, bugün ona en şiddetli şekilde düşmanlık besleyen insanlar. Neseranni'ye katılmamak elde değil.

Akp gibi siyasi parti görünümlü bir saadet zincirine düşmanlık beslenmiyorsa asıl sorun ordadır. Ben düşmanlık besliyorum. Akp'ye oy atan adamın kalbi kırılacak, duyguları uf olacak diye de kimse Akp gibi bir haydut çetesine ve onu hala destekleyene saygı duymak, sabır göstermek, hoşgörülü olmak durumunda değil. Biz böyle konuşuyoruz diye gidip yine Akp'ye oy atacaklarsa da, buyursunlar atsınlar. Kendilerine yakışan da odur zaten. Ona, buna nispet olsun diye oyunu gidip Akp'ye atmak tam da kişiliksiz insanların sergileyeceği türden bir davranış. Böyle bir şeye , "Yav o insanların siyasi görüşü de bu işte. Saygı duyalım" denmez. Yok öyle bir dünya.

Sarejevo u2 Pavarotti

Uzun zaman önce buldum : youtu.be
geceleri dinlerim bazen

www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com

www.youtube.com

Beethoven - Symphony No.7 in A major op.92 - II, Allegretto
www.youtube.com

www.youtube.com

eooh bir yil mi? at gitsin.

kokusuna bak. sıkıntı yoksa yenir.

buzluk dediğin eski tip buzdolabi buzluğu ise at gitsin. derin dondurucu ise tüketebilirsin eğer renginde ve kokusunda ekstra birşey yoksa.

olum manyak mısın, askerde 30 yıllık hindiyi yediriyorlar bir şey olmuyor. dolabın iyi donduruyorsa rahat ol.

askerlik yapanlar belli oluyor, @bl0ck+1 (yaşınızdan eski kesimleri yiyorsunuz askerde. hormonsuz, yerli üretim, miss) )

donma işlemi kesintiye uğramadıysa dondurulmuş gıda bozulmaz. kesinti derken; kısa süreli değil de mesela 1 günden fazla elektrik kesintisi olduysa erime başlayacağı için risk de başlar.

demir eksikliği olabilir. ya da b12 folik asit gibi bazı vitaminlerin minerallerin eksikliği bu tarz bunalımlara yol açar.

çikolataaaaağğğ

Çikolata, dondurma gibin şeyler endorfin salgılatır, bence iç sıkıntısından daha ağır semptomlar gerekir antidepresan terzi şeyler kullanmak için. Evcil hayvan mıncırmak falan da salgılatıyormuş eğer seviyorsanız

icip icip en eski arkadaslarinla vakit gecir. hatta icmiorsan bile olur. dun son zamanlardaki en guzel günlerimden birini gecirdim. liseden yedi arkadaşımla beraber. hepimiz it gibi sarhoştuk sabaha kadar güldük. tavsiye ederim.

Herkese oluyor, olmayan yok.
Mevsim değişimlerinde normaldir, uzun tatiller gibi yaşam alışkanlıklarımızın değiştiği durumlarda olabilir, normaldir.
Çok takılmıcan, geçecek nasılsa dicen.
yürü, hayvan sev, birine sarıl (sokaktan geçen birine değil tabii, tanıdığın birine sarıl)...

merkür retrosundan zaaa

sd.keepcalm-o-matic.co.uk

Soru formati gecersiz.
Var olduguna derken? Evrende boyle bir sey var mi diye mi soruyorsun? Yoksa bizim ulkede falan mi? Ya da bahsettigin ilahi adalet gibi bir sey mi olup olmadigini sordugun? Nerede var mi adalet?

ülke olarak değil. yani evren de diyebiliriz.

Gelismis toplumlarda daha cok var ama o ulkenin vatandasiysan.

adalet bir ideadır. tüm idealar gibi evrende ancak eksik/kusurlu olarak bulunur.
saygılar :Pp

bu dünyada yoktur bence. öteki tarafta olabilir.

hak ve hukuka uygunluktur adalet. bir sistemdir, varlığı tartışılmaz ama o sistemi oluşturan hak ve hukuk tartışılabilir. o hak ve hukuku yapanların "doğru"ları tartışılabilir. zaten tartışılması da gerekir ki toplumsal adalet sağlanabilsin. her toplumun hukuku ayrıdır, çünkü her toplumun "doğru"su farklıdır. toplum/aynı toplum zamanla evrildikçe adalet de evrilir.

mutlak bir adalete inanmıyorum, ancak elbette ki adalet var. herkesin buluşabildiği ortak "doğru"lar olduğu sürece asgari de olsa adalet var.

adalet, hakkı haklı olana teslim edenin, haksızı cezalandıranın korkusuzluğu,bağımsızlığıyla ilgili.
adalet, güzel bir şey ama tabii olarak kötülükler yaşanmadan istenmiyor.

adalet bence benim için geçerli olanın diğerleri için de geçerli olması koşuludur.
hayır, benim anladığım anlamda adalet yok.

yaşam, hayat, doğa... hiç bir şey adil değil. adalet kağıt üzerinde var olan ütopyadan başka bir şey değil.

asgari 25 asirlik open problem.

adalet var olduğuna inanılıp, inanılmayacak bir şey değil. bir kavram. eğer içinde inanma arıyorsan senin demek istediğin "ilahi adalet" ya da "hukuk" ve "adalet" kavramlarını karıştırıyorsun. tabii son bir ihtimal olarak "adalet sizce yerini buluyor mu?" ve ya "adalet yerini hangi sıklıkla buluyor?" tarzı bir soru da soruyor olabilirsin. aksi halde "adalet sizce var mı?" ile "ekmek sizce var mı?" aynı mantık oluyor. klasik ekşici şımarıklığı ile bilgilendirmemi yaptığıma göre teker teker "sanırım demek istediklerin" kısmını cevaplayayım.

-ilahi adalet: tanrısal ya da değil. karma veya başka bir şey mantığı ile eden bulur olayının bazen olduğunu düşünüyorum. tabii bu "su testisi su yolunda kırılır" mantığından veya algıda seçicilikten dolayı diye düşünüyorum. yoksa doğa üstü bir güç ile ilgili değil.

-hukuk: hukuk ve adalet aynı şey değiller kesinlikle. hukuk ile adalet sağlanmaz, düzen sağlanır. herkesin kendi adaletini araması engellenmeye çalışılır. mümkün olana en yakın şekilde de adalet sağlanmaya çalışılır. tabii o kadar da başarılı bir şey değil. tabii yozlaşmaya da çok açık bir kavram.

-adaletin yerini yeterince sık bulduğuna inanmıyorum. birçok kişinin yaptıklarının birçoğu yanına kalıyor bence.

www.google.com.tr

adalet arayan mezarlığa gitsin, diye aşağı yukarı böyle bir laf vardı. ona inaniyorum.
hukuk ise daha somut; kanunlar , onları yapanlar falan var

adalet diye bir sey yok.
zayifin/acizin/fakirin kendisini umutsuz hissetmemesi icin uydurulmus bir sey sadece.
ayrica hayat apla +1

avukatım. tr'de adalet yok.

ilahi adalet diye bir şey yok. tr'de adalet yok. çok gelişmiş ülkelerde bile sadece kendi vatandaşına adalet var.

bana var gibi geliyor. herkes öldüğü zaman eşit oluyor ve korkunç acılar çeken bir insan travmalarından kurtulduktan sonra o acıyı hiç çekmemiş gibi oluyor. mutluluk geldiği zaman hep mutluymuş gibi hissediyor o zaman adalet var.

adalet yasaların uygulanmasıdır. bir yerde yasalar (herkese) (eşit) uygulanabiliyorsa orda adalet vardır. bir kişi bile kendine yasaların üzerinde yer buluyorsa orda adalet yoktur. bir kişi bile torpille bir yere geliyorsa orda da adaletten söz edilemez.

mesela japonya da devlet dairelerinde durum şöyle, görev yerinizi tokyonun ilçesinden merkeze getirmek istiyorsunuz, bağlı bulunduğunuz amire gidiyorsunuz ben merkeze gelmek istiyorum diyorsunuz, amir size soruyor, siyasetçi tanıdığın var mı? tokyo çük partisi il başkanı dayımın oğlu sizi bugün arayacak diyorsunuz. o da tamam çık diyor. ben 6 yıldır tokyonun köyündeyim, amirim ben ne zaman gelecem tokyoya diyorum sırayla diyor, senden önce gelenler var, onlar gelmeden seni getirsek adaletsizlik olur diyor.

adalet haklı ve haksızın birbirinden ayırtedilmesidir ancak ve lakin.. soru çok evrensel olunca bir çıkarım yapmak çook zor olur.

mesela;yanılmıyorsam norveçte geçen senelerde bir eleman girip bir konser sırasında 30 küsür insanı taramıştı. norveçteki kanunlar gereği çok az bi sene yatıp çıkacak.
mesela; yine yanılmıyorsam ışid diye bir örgüt var, paso kafa kesip adam öldürüyorlar. rahatçana da geziyorlar. haklı haksız olduğunu ayırtedecek bir kurum veya kuruluş yok zaten adamlarda.
mesela; yine türkiyede evine hırsız giren bir şahsın, hırsızın kendine saldırması sonucu hırsızı öldürmesinden dolayı aldığı cezaları az buçuk gazetelerin 3. sayfalarından görebiliriz. kişi evine giren kişiyi öldürdüğü için cezaevine giriyor. ne saçma değil mi?
mesela; türkiyede kıçını başını açanların çok parası var mükemmel bir hayat sürüyorlar ancak üniversite mezunu bir genç gayette işsiz kalabiliyor bu ülkede.

mesela; dolmuşa binen bir kızı vahşice katleden birisi cezaevinde de olsa halen yaşıyor.

mesela... mesela... mesela....

birçok mesela sayabilirim sana. ancak adalet var mı demeden önce şunu sormakta fayda var. eşitlik nedir? her eşit olan durum, adil bir durum olabilir mi?

soruya cevap; adaletin olduğuna inanmıyorum.

adalet bir kadın ismidir. nokta

godot.

1 kg baklava için gereken malzeme miktarını bilmek lazım öncelikle. o bilgiyi bulabilirsen hesaplaması zor olmaz.
ha, bir de şuruplu mu şurupsuz mu?

Eger profesyonel bir isten bahsediyorsan maliyet tamamen ne kadar buyuk bir operasyon yaptigina bagli. Ornegin ayda 1 tepsi keyfine yapacak kadar malzeme alirsan maliyet x ise, ayni malzemeyi toptan gunde 10 tepsi yapacak miktarda alirsan maliyet yarisindan azina dusebilir.

Yani 300 gram tereyagi 5 liradir ama adam surekli baklava yapacagindan tereyagini toptan 50 kilo alir, ve 300 grami 1 liraya gelebilir. Un ve diger malzemeler de ayni sekilde. Ne kadar cok yaparsan o kadar toptan malzeme alabilirsin ve maliyet o kadar azalir.

var

Çamaşır makinesi olarak Bosch diyorum. Yıllar yılı Bosch önerdiler, gittik daha ucuz diye başka (ama bilinen) markalar aldık, daima bir yerlerden bir sorunları çıktı tat vermedi veya adam gibi yıkamadı. Nihayetinde Bosch aldık, 6 aydan uzun süredir çamaşır + kurutma makinesi altlı üstlü aldık ve kullanıyoruz, aşırı memnunuz.

Bulaşık makinesi konusunda da Bosch deneyimim yok ama muhtemelen en iyisidir. Bizde Hotpoint var mesela, üzüyor sürekli. Bozulsa da Bosch alsak diye bekliyoruz.

**

Ek olarak (soruyu bir daha okudum):
1) f/p en iyisi bence yine Bosch ama o kadar para vermek istemiyorum diyorsanız Ariston'un en ucuz çamaşır makinesini alın (birkaç sene evvel ARL-62 idi, şimdi nedir bilemiyorum), memnun kalacağınızı düşünüyorum.
2) Bulaşık makinesinde de Regal önerebilirim (ben de Vestel düşmanıyım ama yapacak bir şey yok). Mümkünse 2 (hadi bilemediniz 3) programlı olsun. Bizde 10 (belki daha fazladır) programlı makineden daha iyi yıkadığına birinci elden şahidim.

Ama nihayetinde bu beyaz eşya işinin bir yüzünün de piyango olduğunu unutmayın. En kralına tonla para döküp üzülebilir, en dandiğini yok parasına alıp gayet memnun olabilirsiniz.

İkisi de bosch ve memnunuz ama buzdolabı için farklı markaları değerlendirin derim

ekşiye yazmıştım:
çamaşır makinesi için
eksisozluk.com

bulaşık makinesi için notlarım:
eksisozluk.com

siemens almıştım tam bi fiyasko çıktılar. f/p için indesit derim ben.

çamaşır makinelerinde 30 dakikalık kısa programı olan bir tek beko vardı (araştırdıklarımın içinde)

edit: önceki cevabı okuyanlar olmuştur, gözden kaçabilir diye yeni cevap yazdım.

Her ikisi de miele çok memnunuz. İndirim zamanında uygun fiyata almıştık tavsiye ederim.

Çamaşır makinem annemden kalma, 15+ senelik. Markası Vestel.

Bulaşık da aynı şekilde. Markası Siemens.

1 kere bile arızalanmadılar, servis yüzü görmediler. Tabi biz de hor kullanmadık.

Otogar'dan geçen BORNOVA - HAVALİMANI otobüsü var. 204 numara.

Kalkış saatleri şurada var: www.eshot.gov.tr

204 no'lu otobüs 4:40 da bornova'dan kalkıp otogardan geçerek havaalanına gidiyor. ona rahat rahat binersiniz, otobüsle ne kadar sürede alana gidersiniz bilmiyorum ama 1 saat sürmez. en geç 6 da alanda olursunuz diye düşünüyorum.


izmir otobüs saat ve güzergahlarına şu siteden bakabilirsiniz:
www.eshot.gov.tr

edit: ben "gönder"e basıncaya kadar teknikekip cevaplamış, saat filan yazmıştım silmedim artık.

philips traş makinesi, belli bir süre geçtikten sonra eskimiş olsun olmasın bıçakların değişmesi gerektiği ile ilgili ikaz veriyor halbuki bunu ölçebileceği bir sistem yok üzerinde

servise götürüp ihtiyacın olmasa da yeni bıçaklar taktırıp makinanın hafızasını resetletmek için para vermek gerekiyor

edit: philips hq 7780 image.darty.com

@freebird5406_2

harika bir örnek.
bunun gibi birkaç örneğe daha ihtiyacım var.
tıraş makinesinin tam modelini hatırlıyor musunuz?

Evet var böyle bir durum. Elektronikte degil bir çok üretim alaninda var. Kasıtlı eskitme diye nette arama yapabilirsin.
Kisa sürede orta kisimdan dagilmaya/yirtilmaya başlayan kot pantolonlarım aklima geldi.

@1adam

biliyorum, internette çok tatmin edici örnekler yok.
konuyla ilgili belgesel tarzında bir video hazırlayacağım da somut kaynak lazım.
bu arada kot örneği için teşekkürler.

başka arkadaşlardan da benzer örnekler bekliyorum.

konuyla ilgili bir belgesel var, orda bir yazici adi/markasi geciyor. icinde bir sayac varmis ve belirli bi teknikle sayac sifirlanabiliyormus. detaylari hatirlamiyorum maalesef.

teknik olmayan esyalara örnek olarak da ilk icad edildiklerinde ömürlük olan nesneler: ampul, ince corap vs.

(bkz: planned obsolescence)

- Tam zamanini bilmiyorum ama cok uzun ömürlü ampullerin üretildigini fakat daha sonra üreticilerin anlasarak sadece kisa ömürlü ampulleri üretip sattiklarini biliyorum.

- Yada yazici tonerlerinin henüz %20 de iken, degistirilme uyarisi vermesi. Halbuki o %20 ile yüzlerce sayfa bastirilabilir.

Cep telefonu bozulsun diye üretilmiyor. Her malzeme zamanla eskir içindeki elektronik devreler bin kere ısınıp soğursa tabii ki de yavaşlamalar olacak.

baska bir örnek:
www.youtube.com

www.youtube.com

Verdiginiz video linkleri icin cok tesekkurler fakat ben daha çok sizin şahit oldugunuz ornekleri merak ediyorum. Konu ile ilgili bilinen kaynaklari daha once inceledim.

hp laptop adaptörüm garantisi bittikten tam 5 gün sonra patladı.

bu yönde algı da oluşturuldu. bir iki arıza yapınca "makineler zaten 10 yıllık üretiliyor artık" deyip yenileme planları yapıyoruz. çünkü kullanım klavuzunda ömrü şu kadardır diye belirtiyorlar. garanti süreleri meselesi de var. 2 yıl garanti veriyor istersen en fazla 7 yıl uzatabiliyorsun. ömür boyu garanti veren yok mesela :)

bir süre sonra bozulsun diye üretmek deyince ilk aklıma gelen dikiş makinelerim oluyor.
bende 1959 model annemden kalan bir dikiş makinesi var, ilaveten iki tane de yeni nesil makine var. üçü de aynı firmanın ürünleri.
annemin makinesi 1988 den beri bende, çoğu dikişlerimi onunla dikiyorum. şimdiye kadar hiç tamir görmedi, bir kere (deri )kayışını yeniledim o kadar. diğerlerinin dişlileri ikide birde çatlar, kırılır. her biri 30 lira servise getir götür, tamircinin parası filan her seferinde %100 tl gider. en son illallah geldi, tamir filan ettirmedim, öyle köşe yastığı gibi kaldılar bi kenarda. oh olsun onlara!

edit: yazmayı unutmuşum, sonradan üretilenlerin parçaları plastik, ilkinin parçaları metal.

@hayat aklini konusacak bir filozof uret

Harika ornek! Teşekkürler. Iste bahsettigim sey tam olarak bu.

Kanada'da sanirim apple icin acilmis bir dava vardi. Kazanmislardi hatta. Tam istediginiz ornek somut kanitlariyla.

dini usullere göre kesiliyor. bunun içinde de iğneyle, elektrikle ya da başka birşeyle bayıltmak yok.
bir de bayılınca kanı tamamen boşalmıyor diyorlardı.

evet, o şekilde. bir inek kendi kendine ölse de onun etini yiyemezsin

verdikleri ilaç hücrelere de geçer.

Igneyle oldurmeyeceksin ama. Yine kesilecek yani. Uyusturacak bir sey kullanilsa mesela? O da mi yasak?

evet, yasak. boğazdan tek hamleyle kesiliyor ki hayvan da acı çekmesin, can havliyle etrafa saldırmasın.

daha yeni araştırmıştım, diyanete göre kurban bayıltarak kesilebilir gençler yanlış bilgi vermeyelim, sadece kesilmeden önce ölmemesi lazım.
www.diyanet.gov.tr

Kurbanlık hayvanın elektrik veya narkoz şoku ile bayıltılarak kesilmesi caiz midir?

İster kurbanlık olsun ister etlik, hayvanın kesimi esnasında; hayvana fazla eziyet vermemek esastır. Bunun için (ölüm acısını azaltmak maksadıyla) kesim sırasında hayvanın elektrik veya narkoz vererek şok ile bayıltılması, bu hayvanın kurban olarak kabul edilmesine engel kusurlardan sayılmaz. Çünkü kurbana engel kusurlar; kesim sırasında meydana gelen arızalar olmayıp, hayvanda önceden mevcut olan kusurlardır. Bu itibarla (şok etkisiyle ölmeden önce hemen) canlı olarak kesilmek kaydıyla, kurbanlık hayvanın elektrik veya benzeri bir şeyle şoklanmasında dinen bir sakınca yoktur. Şayet hayvan, henüz kesilmeden, şokun etkisiyle ölürse; o, kurban olamayacağı gibi eti de yenmez.

idit: yapılmamasının nedeni bence hayvanın ölme ihtimali. risk almak istemiyorlar. ayrıca ekstra masraf da istemiyorlar.

E neden yapmiyolar o zaman boyle, ben bunu merak ediyorum? Dini bir sikinti da yokmus.

bir şeyinde bugunu bulmayın lan

@peggy, bu çok iyiymiş bilmiyordum.

türkiye'de etlerin niye zor piştiğini, lastik gibi olduğunu araştırıken kurban kesimi şeklinde kesilen hayvanların stres nedeniyle kasıldıklarını öğrenmiştim. demek dinen de hayvanları strese sokmadan kesmek mümkünmüş.

( strese sokmadan kesmek deyince kendimi şevkatli cani gibi hissettim .. )

Kim ne derse desin gelenek her zaman dine baskın gelir. Son içtihat ne bilmiyorum ama diyanet çıkıp "öldürmeden önce bayılıp öyle kesebilirsiniz" dese bile insanlar eski bildiğine devam eder.

Masraf çıkarma kardeşim akşam akşam.

Allah Allah ya.

ölürken çırpınması gerekiyor ki çırpındıkça o kan dışarı aksın. hatta bu yüzden tek ayak bağlanmaz kesilirken. zorlasın ki hepsi aksın dışarıya. bu yüzden bayıltırmıyor diye biliyorum. yoksa bayıltmanin bazı yöntemleri ıslama uygun. tamamen kanın akmasiniı beklememek icin olsa gerek..

Lop lop et yerken dusunmuyorum ama durum feci kotuymus

avrupa da yapiliyor ki böyle, $ok veriyorlar hayvana

marketlerde var. üzerinde de yazıyor?

allah allah, ben hepsini kurcaladım hiçbirinde göremedim böyle bir ibare. bir daha bakayım madem.

"Taş baskı" da yazabilir üzerinde, ona da dikkat edebilirsiniz. Onun dışında arkadaşın da dediği gibi, üzerinde yazandan anlaşılabilir ancak sanırım, aradaki tat farkını Milor bile anlamıyor olabilir. Ya da ben midesizim, bilemedim :))

riviera değil, sızma alıcaksınız. soğuk lezzetler/sıcak lezzetler diye de yazar.

biraz daha buruk ve asitli gibi olur tadı.

asiditesinden

soğuk sıkım veya taş baskı diye yazar. fiyatından da anlarsın zaten.
en pahalı olan organik soğuk sızmadır. şu anki piyasa fiyatlarını litre bazında vereceğim. 70 tl civarıdır. aromalı olanları 80 tl civarı.

soğuk sızmalar 50-55 arası bulursun

yemeklikler iyi kalite olanlar 20-25 aralığında oluyor.

yemek pişirmek için kullanacaksan rafine zeytinyağını kullanabilirsin. sızma zeytinyağını ısıtınca rafineden hiç farkı kalmaz, boşu boşuna pahalı yağla yemek yapmış olursun.

salatalar vb çiğ kullanacağın yerler için sızma en iyisidir.


rivyera, rafine ile naturel yağın karışımıdır, lezzet açısından fark yaratabilir, fayda açısından pişince rafineden farkı kalmaz.
naturel, ısıl işlem görmemiş doğal yağdır. asit oranına göre piyasaya naturel veya sızma adıyla çıkar. yani sızma bulamazsan naturel de alabilirsin fayda yönünden farklı değiller.

Paulo coelho veronika ölmek istiyor
Bu kitabı oku bir iki saatini alır, sonra yine düşün.

Değil.

Son düşüneceği şeylerden biri ilerde yaşayacağı mutluluklar olmalı. Bunları gerçekten yaşayacağına inandığında insan kendini yaşamaya motive eder. Her zaman bi umut vardır.

"intihar, bir çare, bir kurtuluş değil, aksine tarifi imkansız azaplara kendini atmak demektir."

ölüm dışında herşeyin bir çaresi olduğunu düşünüyorum. kolay veya zor, er ya da geç. konuyu bilmediğim için çok net tavsiyede bulunamıyorum elbet ama ne olursa olsun intihara kadar düşünebileceğin pekçok şey vardır

Düzelmeyeceğini ve daha kötüye gideceğini nereden biliyoruz?

Ölüm dışında her şeyin geri dönüşü var. Asıl ölürsek düzeltemeyiz.

Çok olumlu baktığında gelecekte sadece mutsuzluk gören bir insan kısa vadeli, en fazla birkaç yıl sonrasına bakıyordur. Gül bahçesi vaat edilmez tabii ki ama şairin de dediği gibi bir noktada illa ki, kaçınılmaz olarak birtakım mutluluklar olacaktır.

Aşk acısı olduğunu düşünmedim hiç ama son safhadaki ölümcül bir hastalığınız yoksa, psikolog+psikiyatr denenmeli.

inanç ile cevap verecek olursam;

var oluş sadece maddesel bir var oluş değildir, madde olarak insan yok olsa bile ruhu devam etmektedir. (öbür dünya vs. var ya orada devam ediyoruz) eğer durum bu ise intihar sadece dünya dediğimiz yaşam alanını terk edip diğer bir alana taşınmaktan ibaret bir eylem haline gelir.

Bu eylem sonrasında ise burada sevdiğimiz ne bileyim çay'ı çorbayı bulup bulamayacağımız birer muamma (zira gidip de gelen yok) dolayısı ile böylesine büyük bir eylemi gerçekleştirmeden önce daha küçük eylemler gerçekleştirilebilir ve bu durumun similasyonunu yapabiliriz. Örneğin başka bir şehire taşınmak.

Diyelim çok borcun var, ödeyemiyorsun üzerinde bir hapis baskısı var vs. ülke değiştir, vizesiz gidilen bir sürü ülke var git ve oraya yerleş. yok efendim dil bilmem yol bilmem iz bilmem, adetlerini bilmem diyeceksen bende derim ki, ulan öldüğünde gideceğin yerin yolunu izini adetlerini biliyor musun sanki?

Yok eğer böyle bir inanca sahip değilsen yine aynı şeyi söyleyebilirim, öldün ve her şey bitti iyide ölmeden de her şeyi arkanda bırakıp başka bir yere taşınarak çözebiliyorsun ki, ülke değiştir, şehir değiştir, mahalle değiştir.

sonuçta kaçmak dediğin yaşamın %99'udur. soğuktan kaçarsın, sıcaktan kaçarsın, açlıktan kaçarsın, fakirlikten kaçarsın, insandan kaçarsın, hayvandan kaçarsın vs. vs. vs. korunma dediğin eylem kaçmak üzerine kuruludur. dolayısı ile intiharda bir kaçma yöntemidir ve sonrası meçhul, o halde daha başa çıkılabilinir bir meçhule kaçmak daha mantıklı gelmeli.

şu an olaylara gerçekçi bakamadığını düşünüp, bir doktora başvurmak yerinde olur gözüküyor.

her ne sorunun varsa onunla savaşmak çok daha kesin ve motive edici bir çözüm

st. petersburg'a git.

ciddiyim.

en kötü seçenek nasıl muhteşem bir çözüm olabilir ki?

intihar kaçmaktır, muhteşem olan ayağa kalkıp savaşmaktır. sen hiç düşünce "düşülüyor burada yaw" deyip ringi terk eden boksörün alkışlandığını gördün mü? düştüğünde kalkıp devam edeni alkışlarız değil mi, çünkü muhteşem olan bu.

çok olumlu bakınca gelecekte mutsuzluk yanlızlık pişmanlık görünmez, çok olumsuz bakınca görünenler onlar.

psikiyatr+ bir milyon yüz

Benim cok yakin bir arkadasim benzer durumda bu yuzden daha iyi anlayabiliyorum seni. Aile sirketleri uzerine kaldi ve siklikla yurt disina cikiyorduk birlikte. Simdi anne ve babasinin arasinin kotu olmasi sirketin basina gecmesine neden oldu ama okulu yeni bitirdigi icin cok baska planlari vardi.

Hoslandigin kiza durumu anlatabilirsin. Bence seni anlayacaktir. Hatta manevi destek bugunlerde senin icin en yararli olan olabilir.

Kardeş allah yardımcın olsun bir an önce

Annenleri bırakma ama öncesinde kendini hiç bırakmaman lazım ki onlara destek olabilesin. Her kötü şeyinde bir sonu vardır elbet bu zor günlerde geçer her şey geçmiyor mu zaten.

Psikolojik destek almanı öneririm yalnız çözülecek iş değil

Oncelikle gecmis olsun diliyorum. Samimi olarak soyluyorum bunu zor zamanlarinin gececegine dair inancini koru. Umut hakikaten cok guclu bir duygu. Umudunu kaybetme

Babana gelince insanlar yakinlarina daha cabuk nefret besler. Bu normaldir. Her hareketi sana batmaya baslar vs ama ne olursa olsun en azindan bu derece hastayken bir basina birakmayin babanizi. Hastaligini gecirir sonra eyvallah cekersin amenna ama su asamada yalniz birakmayin bence.

Sunu unutmayin kimsenin hayati kolay degil. Bu zorluklarin seni olgunlastiracagi dusuncesiyle bak olaylara. Isin gucun de var en azindan bir yerde dikis tutturmussun.

Ailede kopru olmak illa ki birilerine dusuyor. Benim de basima gelmisti. Siz bu gorevinize devam edin cunku zaten bu tur seyler en akli basinda kisiye kaliyor (aileyi derleyip toparlamak isi).

Kendini de cok unutmak icin zorlama. Illa mutlu olucam super olucam gulucem eglenicem deme. Bu sefer de hissetmedigin duygulari yapay olarak hissetmeye calisip dengesini bozuluyor insanin. Sen sabirla yapilmasi gerekenleri yapmaya devam et. Elbette mutsuz olucaksin elbette uzuleceksin ama sabret.

Bu gunler gelip gectiginde gecmise baktiginda onur duyacaksin kendinden. Pismanligin olmasin en azindan.

bu bana arkadaşımı hatırlattı. iki kardeştiler. abisinin kalbi delikti. 8 yaş fark var aralarında. abisi bi gün lisede kendisine hakim olamamış basketbol oynamış. o gün vefat etti. annesi melek gibi kadındır. babası terketti gitti başka kadınla evlendi. aile dağıldı. arkadaşım zaten hep umursamazdı. bigün babasına ALS teşhisi kondu çalışamaz oldu. yeni karısı postaladı boşanma davası açtı emekli maaşının yarısına el koydu. adam geldi eski karısının yanına. diyorum ya melek gibi kadın aldı baktı. ama o da çalıştığı için bakımevine yatırmak zorunda kaldılar. 6 ay sonra vefat etti yalnızlıktan da çökmüştü. nasıl bir duygudur bilmem ancak arkadaşım "geberirse gebersin" diyordu duymak çok acı ancak onların açısından bakıp ona bunu söyleten nedir anlamak lazım. sana da tavsiye edebileceğim şey ileride hayatına renk getirecek arkadaşlarınla arana duvar örme. kimse seni beklemez. yanında en azından destek olabilecek bir kız arkadaşın olursa çok daha kolay atlatırsın bu durumu.

annen de baban da bilincinde olmadıkları yanlışların içindeler.

annenin yanlışı yaşadığımız ülke koşullarında anlaşılabilir bir durum. çalışmayan kadın güvencesiz kadın demek. tek güveni sensin diye düşünüyor. öyle olmasa da. annen için yapabileceğin en güzel şey kendi ayakları üzerinde durmasına ön ayak olmak. hemen olmaz belki ama bu yönde attığın her adım değerlidir. dünyanın binbir türlü hali var, hastalandın çalışamadın diyelim o zaman annen napacak ? onu da geçelim levleneceksin, kandi ailen olacak. kendi çocukların olacak, yeri gelecek onların boyunu aşan masrafları olacak. kendini de anneni de böyle bir çıkmazın içine sokma, ona yapabileceği her neyse o yönde destekle, para kazanma yoluna yönlendir.

babana gelelim.
babanın yaşadıkları kendi seçimi. geçmişte de kendi seçimiydi şimdi yaşadıkları da kendi seçimi.
acımasız ol, sırtını dön demiyorum, hayatının merkezine alıp kendi sorumluluğun olmayan şeyler için hayatından vazgeçme noktasına gelecek kadar içselleştirme diyorum.

bol keseden sallamıyorum, anlatayım;
ben 3 çocuk annesiyim, 55 yaşındayım. 5 yıl önce kanser oldum. cevabı uzatmamak için kısaca anlatacağım.
kanser olmama giden süreç - bana göre- hayattan vazgeçmemle başlayan süreçti. kaçmak istedim, zayıf düştüm/zayıflık gösterdim. o kadar içten istedim ki ölmeyi kurtulmayı çok geçmedi ölüm yüzünü gösterdi. en ufak kızmın şansına mı artık neyse erken teşhismiş paçayı kurtardım.
ölüm yüzünü gösterince benim jeton düştü, ben evlatlarıma bunu yapamam dedim, silkindim mücadeleye başladım.
tüm mücadelemi kendi başıma yaptım. tedavi süreçlerinde kimseden bir tek yardım istemedim, hep yalnızdım. (ameliyat olmadan hemen önce kardeşlerime söyledim, bişey olursa arayacak yeri bilsinler diye, hemen koşup geldmişler, sedyeyle içeri girerken gördüm)
neden yardım istemedim biliyor musun? çünkü ölmeyi isteyerek kendimi ben hasta ettim, bu benim kabahatimdi, en sevdiklerimi zaten hasta olarak üzmüştüm bir de benim içinde bulunduğum zorluklara şahit olup üzülmelerini istemedim. bu işi başıma açan bendim sonuçlarına katlanmam lazımdı.
kocam önceden bildiği halde ameliyathaneye gelmedi, sonrasında arayıp sormadı, eve döndüğümde yine aynı şekilde beni üzmeye devam etti.

sana ilk tavsiyem şu: kendi deneyimlerimden yola çıkarak, bağışıklık sistemine dikkat et. sözlükte bağışıklık sistemi başlığını şukela modunda oku. risklerini bil, önlemlerini al. sıkıntılı zamanları herkes yaşıyor, en az zararla çıkmayı bilenler uzun yaşıyor.


ikincisi; aile ve evlat ilişkilerinde vericilik yukarıdan aşağı çalışmalı. anneler bana baksın diye çocuk büyütmemeli. ailesiniz, elbet birinizin zor zamanında diğeriniz el uzatacak ama bu kendi hayatınızdan vazgeçmek demek olmamalı. silkelen ve hayatını ele al.

üçüncüsü; baban kendine yardım etmiyorsa kimse onun için bir şey yapamaz. çabalarsınız ancak sonuç alamazsınız. bunu bilmek çok önemli.

hep bunlar aileye annelik babalıkyapmaktan kaynaklanıyor. bence kişilere yorulduğunu bildirebilirsin. hayat yoruyor bazen. ben de babamla, kardeşimle, annemle ilgili şeyleri üstlenmiştim ama artık şimdi her şey beni çok yoruyor ve hayatıma bakıyorum. yapabilecekleri şeyleri kendilerinde bırakıyorum. örneğin babam kanser gibi bişi ve randevularını ben alırdım sabah işe giderken ben bırakırdım başında ben olurdum vs ama şimdi artık sabah ben bıraksam bile dönüşte taksiyle geliyorlar ben de işimden kopmamış ve gereksiz izin almamış oluyorum. böylece patronlarla da başım derde girmiyor. randevularını kendilerinin alması gerektğini ısrarla söylüyorum. mesela devlet hastanesinden randevu alacaklar. 182'yi arayıp kendileri gayet de alabilirler, nedden ben alayım? sadece internet randevularını ben alıyorum. onun dışında bir şeye karışmıyorum. kardeşimin bir sürü borcu var. destek destek nereye kadar. ben hayatımı kuramadım deyip artık yardım edemem kusura bakma dedim. yine bi miktar vericem ama inisiyatifim dahilinde. gibi gibi. hele bi de büyük çocuksan yandın. o nedenle sorumlulukları paylaşmalısın. tek başına çok zor. senin yerinde kim olsa aynı şeyi yaşar merak etme. sadece biraz kendine vakit ayır. minik minik o kada rçok şey var ki göz gelmeyen ama biriktikçe bize yük olan. ufaktan ufaktan dilersen birden kurtulmaya bak.

Tanidik geldi.
Babam oldu ama hala yorgunum.
Psikolojik destek al. Sorunlarini tanimadigin insanlara anlat.

Tesekkur ederim mesajlariniz icin.

Bu konuda kimseye birsey anlatmaya dilim varmiyor, bu konuda telkin edici birseyler gormek az da olsa sevindirdi. Daha onumzde 6 aydan fazla bir sure var tedavinin tamamlanmasi icin ve her bir gunu sinav gibi. Duygularim allak bullak o yuzden. Kime nasil davranmam gerektigini kestiremiyorum, insanlarla iliskilerimi olagan sekliyle devam ettiremiyorum. Su an bana katlanabilen arkadaslarimda beni gercekten dostu olarak gormeseler dakikasinda siktir ederdi eminim. En iyisi bir sure yillik izin alip herkesten bir surr uzaklasmayi dusunuyorum umarim ise yarar

Tekrar tesekkur ederim mesajlariniz icin iyi bayramlar dilerim

hatırlayabildiğim sınırlar dahilinde kurban kesmedik.

Ortalikta kesiliyor mu hala?

(Kimse yargilamasin ben de kurbana karsiyim ama bayrama degil)

Ortalıkta değil ya. Bizim aile evinin büyükçe bahçesi vardı ben çocukken eş dost akraba orada kesiyordu.

Çok şükür bu aralar parasal şıkışıklık oldu da kurtardık yakayı bu işten. Toplasan 2-3 kere kestik ama her sene bi niyet var.

evet

benim doğumum dışında hiç kestirmemiş benimkiler. ben hiç kesmeyi düşünmüyorum. kurban allaha yaklaşmak demek hayvanları boğazlayıp boğazlayıp tıkınmak demek değil. türkiyenin yarısından çoğu dolabını doldurmak için kesiyo milletin dağıttığı falan yok. varsa da çok az. onun yerine löseve mehmetçik vakfına bağış yapılsa çok daha iyi.

önceden bizimkiler hep bir arada yaşarken keserlerdi. 1 büyükbaş, 2 tane de küçükbaş hatırlıyorum kesilen. artık kesmiyorlar.

ateist olduğum için ben de kesmeyi düşünmüyorum.

Evet, kesmediğimiz sene hatırlamıyorum. Çoğunlukla ortalıkta değil kesim merkezlerinde yapılıyor. Bu işi vahşete dönüştüren insanlar hala var tabi ama eskisi kadar değil. Ben komple bağışlanması taraftarıyım, göz görmeyince gönül katlanıyor.

Evet.

Kesimhanelerde kesilince sanki cinayet-katliam olmuyor da...
Bir de demezler mi "ee sen kebabları ciğerleri löp löp götürürken iyi de kurban bayramı gelince mi kötü?" diye. Nerden biliyosa benim kebabları löp löp götürdüğümü.
Ayrıca sapla samanı da ayırmak gerek.

Bizim aile de kendince bi şeyler kesiyor her yıl. Yıllardır hiçbir kurban bayramında ailemin arasına bile girmem. Kendilerince katletsinler bakalım, sevap pointleri toplasınlar.

Evet sevap point kasıyoruz

genelde kesilenlerin haricinde, bizim orada askerlik bitirip gelen adama ailesi kurban keser ama bizim aile hiç kurban falan kesmez. yani hiç kesmedik. ama annemin babası her yıl mutlaka keserdi.

Her sene kesiyoruz. Son senelerde kurban kesmekle beraber yardım kuruluşlarına da kurban bağışında bulunuyoruz. Kestiğimiz kurbanın da 1/3ünü kurban kesemeyen ailelere dağıtıyoruz, 1/3ünü de babamın işçilerine pişirip dağıtıyoruz, 1/3ünü de gelen misafirlere ve ev halkına ayırıyoruz.
İyi bayramlar

bizimkiler her sene kesiyor.

ben daha okula gitmezken kesilmişti bir kere hatırladığım, gerizekalılık işte o yaşta çocuğun gözü önünde hayvan katletmek ama yapmışlardı evet... büyük oranda dedemin salaklığı ama engel olmadığından ya da beni orada tuttuğundan ailenin tamamı mal...

Ailem kesiyor. Benim dini inancim yok ama yine de kesmeyi dusunuyorum. Cunku hem bir gelenek yani birarada olmak icin bir mazeret oluyor en azindan. Bayram olmasa birbirini gormeyecek insanlar.

Ayrica ortalikta kesilmesine de karsi degilim. Birincisi bu hayvanlar firmalardan cok daha iyi kosullarda kesiliyor. Hayvanlara eziyet edilmiyor en azindan. Ikincisi cocuklar cok naif yetistiriliyor bana kalirsa. Elbette cocuklarimiz siddetin icerisinde bulunmasinlar ama hayat tertemiz degil. Cocuklarin siddeti gormesi ve buna alismasi gerektigi kanaatindeyim. Ancak ozellikle cocuklara kurban kesiminin bir zevk degil bir zorunluluk oldugu anlatilmali.

@just relax and have sex kurban kesmenin bir "zorunluluk" olmadığını daha sen anlamamışsın ya...

çocuklara kötü örnek diye televizyonda cinsellikle alakalı en ufak şeyi sansürlesinler, sahneleri kessinler, sigarayı mozaiklesinler, alkol reklamları engellensin, filmlere/oyunlara/dizilere yaş sınırları konsun ama bunlardan kötü etkilenecek o çocukların önünde bir canlı katledilebilsin ve bu zorunluluk olsun... çok güzel çok mantıklı düşünmüşsün ok.

kurban kesmenin zorunluluk olduğu anlatılmalı mı ? oh jesus.

@just relax qusel kardeşim trollsen çok komik değilsen hiç komik değil...

Linc kampanyasina kurban gitmisim meramimi anlatayim.

Hayvanlari yemek icin oldurmek evet bir zorunluluktur. Vegan veya vejeteryan degilseniz elbette. Siz hayvan kesim islemlerini insanlardan saklayinca o hayvanlar kesilmekten kurtulamiyor. Gozunuzu kapayinca hayvanlar olmekten kurtulmuyor. En azindan cocuklarin da olsa o etin nasil sofralarina geldiginin bilincinde olmasi taraftariyim.

Denilmis ki "televizyonda kotu ornek diye cinselligi sansurluyorlar". Bu argumanin muhatabi neden benim onu anlayamadim. Ad hominem de caktirmadan yapilir be kardesim aciktan aciktan dalmis. Ben zaten sansurleri savunuyor degilim. Bilakis siyasi iktidar-medya eliyle yapilan muhafazakarlastirilma cabalarina karsiyim. Cok merak ediyosaniz bu konudaki dusuncelerimi sozlukte zaten az sayida olan entrylerime bakarak anlayabilirsiniz.

Asil meseleye geliyim. Genel olarak kendini "kulturlu-humanist-ekoloji yanlisi" vs neyse tanitan insanlar kendi cocuklarini "steril" dunyalarinda yasatmayi tercih ediyorlar. Cocuk yetistirmek elbette ebeveynlerin sorumlulugundadir ve asiriya kacilmadigi muddetce dis etkiye kapalidir ancak bir kultur elestirisi yapiyorum burada. Cocugunu kendi yarattigi yapay fanusa koyunca cok iyi yetistirecegini sananlar var aramizda -ne yazik ki-. "Dunya cok kotu bir yer cocuk getirmeyelim" zihniyeti bahsettigim sey.

Son olarak tekrar edeyim. Cocugum siddete tanik olsun -hayvan kesimi- isterim ki korkak olmasin. Korkak olmasin ki meydan cahile kalmasin.

ama garipsemiyorum tepkileri. Eksi sozlukte cok goruyorum boyle cakma entelleri. Bir sey soyleyeceksen gec arguman uret karsima. Tek cumlelik ayarlarla (!) suku kapmaya pek alismissiniz. Dogru duzgun dusunce one suremez olmus insanlar.

Asil bayram çok sey bildiğimizi zannedip ama aslinda ne kadar az bildigimizi farkettigimiz, arefe'nin anlamını anladigimiz,olayin hayvan kesmekten ote olduğunu kavradigimiz gundur.

evet

Cevap eksik olmuş pardon.ailem kurban keser.ihtiyac sahiplerine dagitir.

Kesmiyorum.

Babamlar, köyde hayvancılık yapan dayımla kesiyorlar köyde hep.

yaşadığımız şehirle, memleketimiz arası çok yakın. Ben gitmiyorum.epey yıldır kurban ortamımızda bulunmadım, çocukların alnına kan sürüyorlar mı bilmiyorum, sormadım hiç.

just relax and have sex'e özelden sen ne hakla çakma entel lafını kullanıyorsun diye mesaj attığımda küfür yedim. yani dikkate alınacak bir çocuk değil.sallayın gitsin.

@jesus,
düşüncende haklısın. " insanlar " farkında olmalı. ( salt kurban için söylemiyorum, kastettiğim şey farkındalık )
çocuklarımıza neyi ne zaman hangi dozda verdiğimiz onların bilişsel, ruhsal ve fiziksel sağlıklarını belirliyor. bana "dünyanın enn zor işi nedir?" diye sorsalar hiç düşünmeden "ebeveyn olmak" derim.

bizim çocuk yetiştirmeye başlamadan önce zihnimizi tamamen boşaltmamız lazım. geçmiş yaşantımızın izlerinden, dinden, siyasetten, deneyimlerimzden vs. sıyrılabilmeyi başarabilmemiz, çocuk gelişimiyle ilgili donanımlı olmamız şart.

çocuk gelecekte yetişkin bir birey olacak, şimdi yetişkin bir birey değil, henüz akıl baliğ değil. onun kavrama, neden sonuç ilişkilerini oturtma, değerlendirme yetileri zaman içinde gelişecek. bu nedenle neyi ne zaman hangi dozda vereceğimiz çok önemli. yokuş çıkarken pedala basma durumu gibi diyelim. ne zaman gaza basacağını bilemezsen/ aklını başka şeylere verip gecikirsen motorun/lastiklerin canına okursun.

edit: korkak olmamakla cahil olmak aynı terazıde değiller. hatta çoğunlukla tersi geçerli. (bkz: cahil cesareti)
---/---

soruya cevabım, hayır kesmiyorum.

Suanki durum itibariyle soru soran kisinin amaclarindan oldukca sapmis bir noktada bulunmus olsak da birtakim etkiler neticesinde bazi seylerin uzerinde yine durmak gerekiyor.

Darksdantes adli yazarin ifadeleriyle baslayayim. Soru basligi altinda hala duran yazimda da goruldugu gibi kendisi zihniyetindekilere cakma entel dedim evet. Bunun da dogru oldugunu hala dusunce uretemez kapasitedeki halini gormekle bir kez daha teyit etmis bulunuyoruz. Ozel mesajlari ifsa etmek gibi bir huyum asla olmasa da kendisinin eksik belirttigi bir noktayi belirtmek gerekiyor. Eger ben "cakma entel" seklinde bir ifade kullanmissam bana gelip dogru duzgun aciklama yaparsin. Fakat kendisi ozel mesaj yoluyla "sen kimsin, kim oluyosun" icerikli bir cumleden ibaret bir karsilik vermistir. Bende kabul ediyorum ki dogrudan kendisine yonelmeyen bir sekilde ancak kufur icerikli bir cevap yazdim. Bir daha olsa bir daha yaparim. Zira "cakma entellere", bir cümlelik cevaplarıyla saygı bekleyenlere saygı duymuyorum.

Hayat aklini konusacak bir filozof uret isimli yazarin ifadelerine gelirsek, yazdiklarinin buyuk olcude dogru olduguna katilmamak mumkun degil. Ancak cehalet-korkaklik meselesi biraz yanlis anlasilmis saniyorum. Kendisi cahil cesaretini ifade etmis ki cikis noktam da direkt olarak bu "cahil cesareti" zaten. Cahil cesaretini ortaya cikaran nedenleri irdelemeksizin (cok ayri bir konu zira) sunu soyleyelim. Duyuru icerisindeki bir onceki cevabi tekraren, egitimli insanlar cocuklarini sinik yetistiriyorlar. -ona bulasma, -buna karisma, -bunu elleme. Cahil insanlar ise tam tersi zaten. Dolayisiyla cahil insan bir noktada egitimli insanlari bastirmaya, sindirmeye basliyor.

Benim soylemeye calistigim sey su. Kesinlikle cocuk yetistirmek, cocuk icin neyin dogru neyin yanlis oldugunu ayirt etmek guc ama egitimli nesil bu kadar naif, suya sabuna dokunmayan nesiller olsun istemiyorum. Derdim bu. Bu ki, cahil insanlar sokakta karsisina ciktigi zaman, alisveris yaparken, kiz arkadasiyla parkta dolasirken bu egitimli insanlara sozlu veya fiziksel siddet uygulayabilecek cesareti bulamasınlar diyorum.

Soru basligi altinda bunu da kurban ozelinde belirttim. Bir argumanin daha vardi ama tartismalarin farkli noktaya gitmesiyle kaybolmus. O da aile bireylerini biraraya getirme. Modernite kutsalliklari, gelenekleri ortadan kaldirirken bireylerin rasyonel aktorler oldugu varsayimiyla bunu gerceklestirdi. Ama insan ne yazik buyuk olcude ki rasyonel olmayan bireylerden mutesekkil (nedeni yine egitimsizlik). Rasyonel olmayan birey de aile bireyleri ile geleneklerin baskisi olmaksizin kolektif anlayisi olusturamiyor. Yani biraraya gelemiyor. Hristiyan toplumlar da boyle degisen bir sey yok. Yani demek istedigim, rasyonel topluma (ideal toplum) gecis yapana dek bayramlar gibi haliye irrasyonel olgularin modernligin "bug"larini ortadan kaldirabilecegi dusuncesindeyim.

Tabi bu su anlama gelmiyor. Kurban gelenegi devam etsin evet ve soyledigim uzere bir ateist olarak toplumsal pragmatist kaygilarla ben de devam ettirmek istiyorum bu gelenegi. Ama bu, her kurban bayrami vahset tablosuna donsun her yer kan revan olsun demek degil. Uygun planlama dogrultusunda kurban bayrami da vahset boyutu minimale indirilerek devam edebilir.

KEsmiyoruz.